DOKTORU DÖVDÜK ÖĞRETMENİ ÖLDÜRDÜK
Öyle bir döneme geldik ki, artık iki satır yazmak bile içimden gelmiyor.
Neden mi?
Yanıtı çok ve basit.
Ne yazarsan yaz bir halta yaramıyor, sanki kendimi tatmin etmeye ihtiyacım var da, ortaya iki satır yazıp muhterem olacakmışım. Umurumda değil.
Memleketin en güzel yerinde doğmuş, aillelerinden birinde yetişmiş, hasbelkader son derce güzel bir bürokrasi yaşamı olmuş ve emekli olmuş birisi olarak, artık “ağzı olanın konuştuğu” bir ortamda polemiğe girmeye de hiç niyetim yok.
Tıpkı, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980’ler dahil ülkenin bütün karanlık günlerinin acısını ve sıkıntısını yaşayan Avukat, Şair Necati Siyahkan’ın dizelerinde saydığı gibi bir düşünce ve yaşamımız oldu. O yüzden böyle basit ve sıradan şeyler, iki satır ile havalanacak, gaza gelecek günleri çoktan geçtik ve ben de Necati Siyahkan gibi diyorum ki:
“Ve kavgasız geçen günlerimin neşesi yoktur. /Yasamımızda/ Akvaryumlu meyhanelerde/ zümrüt yeşili gözlere/ türkü yakmak yok
Biz çoktan erittik/ Yüreklerimizin çelik potasında/ sütun bacaklı kızların/ gözbebeklerini
Yasamımızda/ Kilit vurulmuş/ yasak kapıları/ kırmak yok/ Açmak var”.
Neden buralara geldim. Yazayım.
Aylar önce televizyonlarda çıktı, kırsal kesimden (ben de o kırsal kesimde büyüdüm ama bana bir terbiye vermişlerdi) T.T isimli bir kadın sokak röportajında:
“25 sene önce doktorlar bizi azarlardı. Şu an biz doktor beğenmeyip doktor dövüyoruz”, diyecek kadar arsızlaşıyordu. Elbette ki mesleğe hakaret, toplumdan infial yaratmak, gençleri suça özendirmek gibi bir dava ya da soruşturma da açılmadı bildiğim kadar.
Bu yetmez miş gibi, iki gün önce İstanbulu’un göbeğinde bir okulun müdürlüğünü yapan İBRAHİM OKUTGAN, Suriye/Irak uyruklu bir öğrenci tarafından iki kurşun sıkılarak odasında öldürülüyordu.
Dahası, bu ülkenin aydını sayılacak, şu anda da Yunanistan’da yaşayan bir yazar Sevan Nişanyan sosyal medya hesabından yaptığı ve bir çok basın yayın organında paylaşılan skandal paylaşımında, lise müdürü İbrahim Okutgan’ı silahla vurarak öldüren Irak/Suriye asıllı öğrenciyi savunup öğretmenlere ve Atatürk’e hakaret ettiği paylaşımları yapıyordu.
Sorun yaşanıldan ve bir çok kişin sandığından daha büyük.
Bir kere “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir”, diyen ve Osmanlı’nın 72 buçuk milletinin 36’sını bir arada tutarak bir devlet kurup, millet yaratmış bir kişiye hakareti asla kabul edilemez.
Öğrenciyi abuk subuk düşünceleri ile savunan kişinin ermeni olması, İbrahim Öğretmeni öldüren kişin de Suriye/Irak’lı olması etnik acıdan suçlanmalarını gerektirmez ama ortada çok ciddi bir sorunu gösterir.
İngiltere, Yunanistan gibi bir çok ülke, TEMEL EĞİTİM sayılan İLK ÖĞRETİMİ özelleştirmeden, DEVLETİN KONTROLÜNDE yapmaktadırlar, gerekçesi ise, ULUSAL BİRLİĞİN YARATILMASI ve Yurttaşların sağlıklı ve doğru bilgilendirilmesi.
Ülkede eğitimin özelleştirilmesi başlı başına bir sorun ama onu ileride yaşayanlar şikayet etsinler, ben ulusal bilinci kaybolmasına sebep olan ilk öğretimin özelleştirilmesine ve eğitim birliğinden uzaklaştırlmasına dikkat çekmek isterim.
Bir başka sorun ise, sığınmacı, göçmen, ilticacı adı altında mayınlar temizlenerek, gümrük kapıları gevşetilerek gelen milyonlarca yabancı ile bir zaman sonra başka sorunlar yaşanacaktır.
Bu yaşanan olaylar umarım birlerini cesaretlendirmez.
Türkiye Cumhuriyeti’ni herkesin bir masaya yatırıp, neler oluyor bu zavallı ülkeme demenin vakti gelip geçmesin.
Açlık bir şekilde çözülür de, kimliksizlik, kişliksiz ve yurtsuzluk hiç kimsenin tek başına çözebileceği bir durum olmaz.
İsterseniz herkes başını ellerinin arasına alsın bir düşünsün.
Siyasiler, liderler gelip geçer de, yaşanacak yer bulmak zordur. Saddam da, Orta doğudaki liderler de gitti yeni liderleri geldi ama ülkeleri elden gidince soluğu Türkiye’de aldılar.
Siz soluğu nerde almayı düşünüyor sunuz?