Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, “Dünya İslam Bilginleri İstişare Zirvesi”nin kapanışında
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, “Dünya İslam Bilginleri İstişare Zirvesi”nin kapanışında konuştu:
– “Topraklarının işgal ve istila edilmesine karşı kahramanca direnen Filistin halkının verdiği mücadele, din, ahlak ve uluslararası hukuk açısından meşru ve onurlu bir mücadeledir. Açıkça bilinmelidir ki Kudüs Müslümanlarındır, Filistin ve Gazze Müslüman yurdudur ve kıyamete kadar da öyle kalacaktır”
– “Tüm engellemelere rağmen dünyanın birçok yerinde gerçekleştirilen Filistin’e destek yürüyüşleri, küresel maşeri vicdanın zulme ve soykırıma galip geleceğini müjdelemektedir. Hukuku, ahlakı, insan onurunu hiçe sayan ve birlikte yaşama imkanını yok etmeye çalışan siyonist tehdidin bertaraf edilmesi için söz konusu duyarlılığı artırma yönünde daha fazla çaba sarf edilmesi elzemdir”
İSTANBUL (AA) – Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, topraklarının işgal ve istila edilmesine karşı kahramanca direnen Filistin halkının verdiği mücadelenin, din, ahlak ve uluslararası hukuk açısından meşru ve onurlu bir mücadele olduğunu belirterek, “Açıkça bilinmelidir ki Kudüs Müslümanlarındır, Filistin ve Gazze Müslüman yurdudur ve kıyamete kadar da öyle kalacaktır.” dedi.
Erbaş, Şişli’deki bir otelde düzenlenen “Dünya İslam Bilginleri İstişare Zirvesi”nin kapanış oturumunda yaptığı konuşmada, zirvenin, küresel düzeyde insanlığın dini, siyasi, iktisadi ve içtimai hayatını etkileyen olayların yaşandığı kritik bir dönemde, İslam dünyasını çevreleyen çatışma ve savaşlara karşı yapılabilecekleri, ümmetin birliğini tehdit eden sorunları ve çözüm önerilerini müzakere etmek amacıyla düzenlendiğini söyledi.
Erbaş, 2 gün süren zirve kapsamında, “Gazze Krizi ve İnsanlığın İmtihanı”, “Gazze Krizi Sonrası Hılfu’l-Fudul Anlayışının Yaşatılması”, “Çağdaş Meydan Okumalar Karşısında Ümmet Bilincinin İnşası”, “İnsanlığın Huzur ve Barışını Tehdit Eden Suni Gündem: İslam Karşıtlığı” ve “Ümmeti Tehdit Eden Aşırılıklara Karşı Ortak Bir Söylem ve Eylem Stratejisi” konulu oturumların icra edildiğini belirtti.
Yapılan müzakereler neticesinde bir sonuç bildirgesi hazırlandığını belirten Erbaş, şunları kaydetti:
“Dünyamız, sosyal, kültürel, siyasi ve iktisadi açılardan devasa krizlerin kuşatması altında tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşamaktadır. Savaşlar, işgaller, terör, açlık, yoksulluk ve sosyal problemler, dünya nüfusunun kahir ekseriyetine hayatı zindan etmektedir. Küresel güçlerin emperyalist emelleri için giriştikleri toplum mühendisliği, ülkeleri ve toplumları eşi görülmemiş felaketlere sürüklemektedir.” diye konuştu.
Erbaş, bu acı ve korkunç tablonun en büyük mağdurlarının da çocuklar, kadınlar ve yaşlılar olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Bu kaotik dönemde Müslümanların, daha güçlü inisiyatifler alarak küresel sorunların çözümünde öncü olma ve İslam’ın hayat veren evrensel mesajlarını çağın idrakine sunma sorumluluğu, acil ve ötelenemez bir ihtiyaç olarak daha da belirginleşmiştir. Bununla birlikte yeryüzünü yaşanmaz kılan her türlü işgal, saldırı, terör ve savaşı sona erdirmek, insanlık onuru ve haysiyetini muhafaza etmek, bütün kişi, kurum, kuruluş, toplum, devlet ve uluslararası örgütler için acil bir görev ve sorumluluktur.”
– “Soykırımı durdurmak için mücadele etmek, her Müslüman için iman ve kulluk sorumluluğudur”
Erbaş, Filistin coğrafyasında 75 yıldır sapkın bir inanç ve kirli siyasetle gerçekleştirilen insanlık dışı siyonist politikaların ve uygulanan soykırımın, tüm dünyayı bir felakete sürüklediğini ifade etti.
İsrail’in emperyalistlerin desteğini arkasına alarak Gazze’de binlerce masum insanı acımasızca katleden bir terör şebekesi olduğunu vurgulayan Erbaş, Filistinlilere yönelik saldırılara derhal son verilmesi çağrısında bulundu.
Erbaş, “Topraklarının işgal ve istila edilmesine karşı kahramanca direnen Filistin halkının verdiği mücadele, din, ahlak ve uluslararası hukuk açısından meşru ve onurlu bir mücadeledir. Bu asil mücadeleyi her bakımdan desteklemek ve yaşanan soykırımı durdurmak için maddi-manevi mücadele etmek, her Müslüman için iman ve kulluk sorumluluğudur. Açıkça bilinmelidir ki Kudüs Müslümanlarındır, Filistin ve Gazze Müslüman yurdudur ve kıyamete kadar da öyle kalacaktır.” ifadelerini kullandı.
Gazze’de uygulanan siyonist vahşete karşı akademi dünyasından sivil toplum örgütlerine, farklı din mensuplarından sanat ve siyaset çevrelerine kadar tüm dünyada milyonlarca insanın sesini yükseltmesinin, insanlığın geleceği adına umut verici olduğunu belirten Erbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tüm engellemelere rağmen dünyanın birçok yerinde gerçekleştirilen Filistin’e destek yürüyüşleri, küresel maşeri vicdanın zulme ve soykırıma galip geleceğini müjdelemektedir. Vicdanlarının sesine kulak vererek siyonist barbarlığa karşı insan onurunu, adalet ve merhameti savunan insanların bu asil ve duyarlı tavırları, her türlü takdirin üzerindedir. Hukuku, ahlakı, insan onurunu hiçe sayan ve birlikte yaşama imkanını yok etmeye çalışan siyonist tehdidin bertaraf edilmesi için söz konusu duyarlılığı artırma yönünde daha fazla çaba sarf edilmesi elzemdir.”
– “Müslümanlar, ayrıştırıcı ve tekfir edici yorumlara karşı daha dikkatli olmalı”
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, İslam’da bilginin, hikmetin, irfanın ve ahlakın bir bütün olduğunu, kaba, sığ, dışlayıcı ve şiddet eğilimli anlayış ve uygulamaların ise dinin hakikatinden uzaklaşmanın göstergesi olduğunu söyledi.
Mezhep, meşrep ve yorum farklılıklarının fitne ve tefrikaya dönüştürülerek İslam kardeşliğinin ve vahdet bilincinin yıpratılmasının ciddi bir tehlike olduğuna dikkati çeken Erbaş, “Küresel emperyalizme hizmet eden bu tür anlayışların bertaraf edilebilmesi için ümmet bilincinin pekiştirilmesi, her alanda ortak akıl, yaklaşım, söylem ve irade geliştirilmesi önem arz etmektedir. Bu bağlamda, Müslümanlar, ayrıştırıcı ve tekfir edici yorumlara karşı daha dikkatli olmalı, İslam’ın hak, hakikat, rahmet ve merhamet ilkeleri, medeniyetimizin ilim, hikmet, ahlak, hukuk mefkuresi yeni nesillere iyi anlatılmalı ve öğretilmelidir.” değerlendirmesinde bulundu.
İslamofobinin, fiili bir İslam düşmanlığına dönüşerek bazı bölgelerde kaygı verici boyutlara ulaştığını kaydeden Erbaş, bu durumun, politik duyarsızlıklardan beslenen ve ardında kirli çıkar ilişkileri barındıran ciddi bir insan hakları sorunu olduğunu vurguladı.
Erbaş, “Bir inancın kutsallarına, sembollerine, mabetlerine, mensuplarına saldırmak tam anlamıyla bir insanlık suçudur ve asla kabul edilemez. İslam düşmanlığının yaşandığı ülkelerin yöneticileri söz konusu davranış ve eylemlerin önüne geçmek ve Müslümanların temel hak ve özgürlüklerini korumak için her türlü tedbiri almakla sorumludur.” dedi.
– “Aile, inanç, ahlak ve ibadet eğitiminde en temel mektep ve en güçlü merkezdir”
İslam coğrafyasında fitne ile anarşi unsuru olan ve farklı isimlerle ortaya çıkan terör örgütlerinin, İslami kavramları ve insani değerleri istismar ettiğini belirten Erbaş, söz ve eylemleri ile sürekli Müslümanları hedef alan, İslam’ın aydınlık yüzünü karalamaya çalışan bu terör örgütlerinin yeryüzündeki bütün Müslümanlar için küresel bir tehdit olduğunu aktardı.
Erbaş, ailenin erdemli ve huzurlu bir toplumun inşasında vazgeçilmez bir öneme sahip olduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:
“Aile, inanç, ahlak ve ibadet eğitiminde en temel mektep ve en güçlü merkezdir. Ancak, günümüzde yerleşik olan her değeri önemsizleştiren, yok sayan, darmadağın eden küresel meydan okumalar karşısında aile kurumunun ciddi tehditlerle karşı karşıya olduğu da bir gerçektir. Dolayısıyla bugün ailenin korunmasına, güçlendirilmesine ve desteklenmesine yönelik çalışmalar hayati öneme sahiptir. Aileyi olumsuz etkileyen, zayıflatan ve işlevsiz hale getiren anlayış ve yaklaşımlara karşı kolektif bir duruş sergileyerek aileyi korumak ve güçlendirmek için küresel boyutta etkin çalışmalar yapmak bir zorunluluk haline gelmiştir.”
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın sonuç bildirgesini okumasının ardından zirve aile fotoğrafı çekimiyle sona erdi.