Bugün, modellikten oyunculuğa uzanan bir kariyer hikâyesine sahip genç bir yeteneği ağırlıyoruz. Kendisi 2016 yılında Best Model of Turkey yarışmasında dikkatleri üzerine çekti hemen ardından da dizi ve sinema projelerinde adından söz ettirmeyi başardı.
Batuhan hoş geldin.
Merhaba İlker…
Modellikten oyunculuğa geçişiniz nasıl gerçekleşti? Sizi oyunculuk yapmaya teşvik eden şey neydi?
İçimde hep bir hikâye anlatma tutkusu vardı. Modellik, görsel olarak bir hikâye sunarken, oyunculuk bana duyguları derinlemesine keşfetme ve ifade etme şansı verdi. Çocukluğumdan beri filmleri izlerken, o karakterlerin bir parçası olmayı hayal ederdim. Bu hayal beni oyunculuğa yönlendirdi.
Modellik ve oyunculuk dışındaki Batuhan kimdir?
Bu sene ikinci üniversitemi bitireceğim. Fenerbahçe Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Spor Yöneticiliği öğrencisiyim. Sportif Direktörlük/Scout alanındayım. Ailem ve arkadaşlarımla vakit geçirmeyi çok seviyorum. Farklı branşlarda spor yapıyorum, yeni yerler keşfetmeyi seviyorum ve zaman buldukça kendi projelerim üzerinde çalışıyorum. Özümde, insanlarla bağ kurmayı ve hayatın her anından bir şeyler öğrenmeyi seven biriyim.
“Sayara: İntikam Meleği” filminde yer alma süreciniz nasıl oldu? Bu proje size ne ifade ediyor?
“Sayara” benim için sadece bir film değil, bir dönüm noktası oldu. Sevgili Can Evrenol ile 2021 yılında Crystal Academy bünyesinde, oyunculuk eğitimleri sırasında tanışmıştık. O zamanlar bir köşeye ismimi yazmış ve 2 sene sonra “Sayara” için bana teklifte bulundu. Başta beni çok korkutan bir projeydi ama Sevgili Can, neler anlatmak istediğini çok detaylı bir şekilde açıkladı. Resmi yönetmen görüşmemizde risk alarak; toplantının sonuna doğru, duygu yoğunluğu ile beraber oynayacağım karakter gibi konuşmaya ve davranmaya başladım. Masada bulunan yapım ekibinden arkadaşlar, beni “panik atak” geçiriyorum zannetmişler. O andan sonra Can Evrenol “Rol senindir” dedi ve süreç başladı. Deniz karakteri hem hikâyesiyle hem de duygusal yoğunluğuyla beni derinden etkiledi. Bu film, hem oyunculuk kariyerimde hem de kişisel hayatımda kendimi aşmamı sağladı.
Filmdeki karakterinizin hikâyesi oldukça çarpıcı. Bu rol sizi kişisel olarak nasıl etkiledi?
Deniz karakteri, kötü arkadaşlık ve vicdan arasında sıkışmış bir ruh hali içerisinde. Yanlış zamanda, yanlış yerde olmak. Onun yaşadığı çelişkileri anlamaya çalışmak, kendimi farklı bir perspektiften görmemi sağladı. Çekimler sırasında bu yoğunluğun içinde olmak beni hem duygusal hem de zihinsel anlamda oldukça olgunlaştırdı.
“Sayara” gibi aksiyon dolu bir filmde yer almak fiziksel ve duygusal anlamda sizi nasıl bir hazırlık sürecine soktu?
Fiziksel olarak yoğun bir antrenman süreci geçirdim. Dövüş sahneleri ve aksiyon koreografileri için profesyonellerle çalıştım. Buradan bir kez daha Can Evrenol’a teşekkür etmek istiyorum. Set öncesi yaklaşık 1 ay bizi Jiu Jitsu kampına aldı ve kendi de bu süreçte bizimle birlikteydi. Duygusal olarak da karakterin derinliklerine inebilmek için senaryoyu defalarca analiz ettim ve karakterle bağ kurmaya çalıştım. Zorlayıcı bir süreçti ama sonunda buna değdi.
“Gaddar” dizisindeki “Yakışıklı” karakterinizle izleyiciler arasında güçlü bir bağ oluştu. Bu karakter sizin için ne ifade ediyor?
Yakışıklı, aslında görünenin ötesinde bir karakter. Onun eğlenceli ve karizmatik yanları kadar duygusal derinliği de var. İzleyicilerin bu yönleri fark etmesi ve benimle bağ kurması beni çok mutlu etti. Bu karakter bana, kötülerin arasında olan bir rolün bile izleyicilerle güçlü bir bağ kurmak için ne kadar önemli olduğunu öğretti.
Kariyeriniz boyunca karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız?
Buna duygusal bir cevap verebilirim. Babamın bir lafı vardır, “Her sakallının peşinden dedem diye gitme” der. Karşılaştığım insanları kendim gibi görüp çok umut bağladığım oluyordu. Sektörün acımasızlığı diyelim. İyi insanlar kadar kötü insanların da olduğu bir sektör. Tüm bunlar kendi içimdeki eksiklikleri görmeme sebep oldu. Bu fark edişlerden sonra ise yine kendi özümü kaybetmeden, her zaman iyi niyetli, iyi insan olmaya çalışarak, kendimi sürekli yenilemeye, geliştirmeye, öğrenmeye adadım. Sektörde kalıcı olmak için durmadan çalışmanız ve öğrenmeye açık olmanız gerekiyor. Bu zorlukları aşarken disiplinli olmak ve asla pes etmemek benim için çok önemliydi.
Hangi tür projelerde yer almayı daha çok tercih ediyorsunuz? Aksiyon mu, dram mı, komedi mi?
Aslında her türün kendine özgü bir büyüsü var. Aksiyonun dinamizmini seviyorum, dramın derinliğini ve insana dokunuşunu önemsiyorum, komedide ise hayata neşeyle bakmanın önemini keşfediyorum. Yani her bir türde yer almak bana bir şeyler katıyor.
Oyunculuk kariyeriniz dışında, hayatta sizi en çok etkileyen ya da ilham veren şey nedir?
Hayatta beni en çok etkileyen şey, insan hikâyeleri. Herkesin bir mücadele hikâyesi var ve bu hikâyeler beni hem düşündürüyor hem de motive ediyor. Tarihi olaylardan ve kişilerden beslenmeye çalışıyorum. Ayrıca doğayla iç içe olmak, seyahat etmek de ilham aldığım şeyler arasında.
Bir oyuncu olarak hayatın farklı yönlerini keşfetme şansı buluyorsunuz. Bu yolculuk size hayata dair neler öğretti?
Bu yolculuk bana, insanların farklı bakış açılarını anlamayı ve empati kurmayı öğretti. Bir karakteri canlandırırken onun dünyasına tamamen girmek zorundasınız ve bu da sizin kendi hayatınıza dair birçok şey keşfetmenize olanak tanıyor.
Sosyal Medyayı nasıl kullanıyorsun? Bu platformların avantajları ve dezavantajları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yeterince aktif kullanmadığımın farkındayım. Yeni yıl ile birlikte bu konuda daha çok çabalayacağım. Sosyal medya, beni takip eden insanlarla bağlantıda kalmamı sağlıyor. Aynı zamanda doğru kullanıldığında insanlara ilham verebilecek bir platform. Dezavantajı ise bazen sizi olduğunuzdan farklı bir kalıba sokabiliyor. Dengeyi bulmak önemli.
Gelecekteki projeleriniz neler? Sizi beyazperdede ya da dijital platformlarda başka rollerde görecek miyiz?
Şu an birkaç farklı proje üzerinde çalışıyorum. Hem yazdığım projeler hem de bana gelen teklifler var. Umarım yakın zamanda sizlerle paylaşabilirim. Sadece “2025’in çok yoğun geçeceğini” söyleyebilirim.
Yapay zekânın hızla geliştiği bir dünyada, oyunculuk gibi yaratıcı mesleklerin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Yapay zekânın mesleğinizi elinizden alma ihtimalinden endişe ediyor musunuz?
Yapay zekâ, bence yaratıcı süreçlere destek olabilir ama hiçbir zaman insani duyguların yerini alamaz. Oyunculuk, kalpten gelen bir şey ve bu duyguların yapay olarak kopyalanabileceğini düşünmüyorum.
Teknoloji sizin iş yapış şeklinizi nasıl etkiledi? Dijitalleşmenin oyunculuğa ve genel olarak sanata katkı sağladığını düşünüyor musunuz?
Teknoloji, prodüksiyon kalitesini arttırmak ve daha yaratıcı işler ortaya koymak için harika bir araç. Özellikle dijital platformlar, sanatçıların daha geniş bir kitleye ulaşmasını sağlıyor.
Bu sektörde yol almak isteyen gençlere nasıl bir tavsiye verirsiniz? Sizce başarılı olmanın sırrı nedir?
Sabırlı olmalarını ve çok çalışmaları gerektiğini söyleyebilirim. Başarılı olmak için tutkularının peşinden gitmeleri ve her zaman öğrenmeye açık olmaları çok önemli. Tek başına yetenek hiçbir zaman yeterli değildir.
Sizi seven ve destekleyen hayranlarınıza iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
Beni bu yolculukta yalnız bırakmayan, her an yanımda olan ve bana inanan herkese sonsuz teşekkür ederim. Sizlerin desteği, en zor anlarımda bana güç veriyor ve her yeni projede daha iyisini yapmak için beni motive ediyor. Her mesajınız, her beğeniniz ve her yorumunuz benim için inanılmaz değerli. Bu yolu birlikte yürüdüğümüz için çok mutluyum. Beni her zaman destekleyen, mesajları ve enerjisiyle yanımda olan herkese teşekkür ederim. Hepinizi çok seviyorum!
Bu sıcak ve keyifli söyleşi için teşekkür ederim.