Emanet ve ehliyet şuuruna sahip insanlar, emanete sahip çıkmayı ve ehliyete hâiz olmayı şiar edinirler.
Bilirler ki sendeki senin değildir. Dağıttığın senindir. Dağıtmak, artırmaktır.
Dağıttığın dönüp dolaşıp bir gün seni bulacaktır.
Durgun bir gölde, ancak solucanlar hayat bulur.
Oysa nehirler, envâi çeşit balıklarla doludur.
Nehirler hem çayların derelerin birleşmesiyle oluşur hem de yeni akarsu kaynaklarına hayat verir.
İnfak da böyledir.
Dağıtan, bereketlenen, hayata anlam katan salih amellerdir.
Rabbimiz bizi “hayat veren şeylere çağırır.”
Ben değil ‘biz’ şuurudur bu.
Ben’den biz’e yükselmektir.
Bir dükkanda alışveriş yaptığımızda dükkan sahibi bizi uğurlarken, “Allah para versin!” değil, “Allah bereket versin!” der.
Çünkü bereketi yoksa, ne kadar kâğıda sahip olursak olalım, karşılığı yoktur.
Zekatın bir adının da temizlenmek olması bundandır.
Karz-ı hasenin, teşvik edilmesi, bireyden toplum olmaya giden yoldur.
Dengi ile, misli ile istemek, ‘aldanan ve aldatan’ olmamaktır.
Karz-ı hasen, sıfır enflasyonun müjdecisidir. Umarsız çıkarsız kardeş olabilmektir.
‘100 veriyorum100 alacağım’ şuurudur.
Kayıt altına alınmış, yazılı bir taahhüttür.
Oysa fâiz, katlanarak artırılmış bir borçtur.
Bir kâğıda rakam yazıyor.
Sonra reklamlarla, rekabetle, algı ile… talep meydana getiriyor.
İhtiyacı olan, kâğıdı ondan alıyor.
Çünkü mürekkep, matbaa, damga, şerit… onda.
Siz bunlara mâlik olmadığınız için organize olmuş yapıya muhtaçsınız.
Yapı, yasama/yürütme/yargı ağları ile kendini güvence altına almış.
Siz bu yapıdan 100 lira alıp 6 ay sonra 120 lira ödeyeceksiniz.
Peki aradaki 20 lirayı nasıl ödeyeceksiniz?
Zam yaparak!
Böylece hayat pahalılığı kavramı ortaya çıkacak.
Gelir dağılımında düşme, azalma, erime meydana gelecek.
Nakliyeden makina ekipmanına, servisten elektriğe kadar tüm ara yapılar etkilenecek.
20 lirayı tedarik edemezseniz, borcunuz kat kat artacak.
Yapı, borcunuzu ‘yapılandıracak!’
Daha fazla zam yapacaksınız.
Siz üretmeyi değil borcunuzu düşüneceksiniz.
Bu da fakirleşmeyi; tefeciliği, havadan para kazanmayı artıracak.
Nihayet toplumsal çözülme meydana gelecek, işsizlik çoğalacak, zengin daha zengin fakir daha fakir olacak.
Sevgi saygı bağları koptuğu için de, kapkaç/hırsızlık/yolsuzluk… alıp başını gidecek.
Karz-ı hasen ise, kötülüğe giden yolları tıkıyor, üreticinin gönül rahatlığı ile, zam yapmadan, sadece çalışmayı ve bir başkasına faydalı olmayı düşünerek hareket etmesini sağlıyor.
Yeni alanlara yöneliyor. İstihdam artışı meydana geliyor.
Karz-ı hasen, sadece üretim kaynaklarının harekete geçirilmesi değil,
anlık ihtiyaçlar olan, sağlik/düğün/seyahat/barınma/egitim.. gibi temel alanlarda da hızlı hareket edebilmeyi sağlıyor.
Böylece tüm sektörler ivme kazanıyor, sağlıklı toplum meydana geliyor, evlenme oranları artıyor, seyahat kolaylığı ile alışveriş ve iş bağlantıları hızlanıyor, kiracılıktan ev sahibi olmaya giden yollar açılıyor, yurtiçi yurtdışı eğitim imkanları çoğalıyor.
Karz-ı hasen, çıkar sağlamayı, istismarı, iş ve iç huzursuzluğunu önlüyor, güzel bir gelecek için tüm kapıları açıyor.
Faize dayalı ekonomik sistemlerde, dün aldığınızı bugün de almak için cebinizde ek bir para bulunmalı.
Çünkü günlük faiz işliyor.
Oysa karz-ı hasenin esas alındığı yapılarda, dün ne ise bugün de o!
Karz-ı hasen, Allah’ın arzını, denizini, toprağını, ağacını… insanlığin ortak değeri ve mirası kabul edip aynı kazana kaşık sallamaktır.
“Faizleri düşürdük!” denilerek, konut fiyatlarına örtülü zam yapan kapitalist görüşe değil, çimentodan demire…
fiyat garantisi veren karz-ı hasenin huzur iklimine muhtacız!
Medine pazarı, Söğüt pazarı, Âhi ocağı…
Tarık Sezai KARATEPE