KANSER !!! KANSERDEN DEĞİL GEÇ KALMAKTAN KORKALIM
4 Şubat Dünya Kanser Günü.
Başta babam olmak üzere kanserden vefat edenlerin ruhları şad mekanları cennet olsun. Hastalarımıza acil şifalar diliyoruz.
Kanser; tüm dünyada günümüzün en korkulan, tedavisi zor ve pahalı olan, tıp dünyasında hala kesin çözümüne ulaşılmamış sağlık problemlerinin başında geliyor…
Temel tanımı ile kanser, genetik yapısı bozulan hücrelerin kontrolsüz bir şekilde bölünerek, bağışıklık sisteminin savunmasına rağmen tümörleri oluşturmasıdır.
Tümörler, dokuları sıkıştırabilir, tahrip edebilir ya da içine sızabilir….
Kalp damar hastalıklarının neden olduğu ölümlerden sonra ikinci sıradaki ölüm nedeni olarak kabul ediliyor.
Tüm dünyada her yıl Nisan ayının ilk haftası toplumda kanser bilincini arttırmak amacıyla kanser haftası ilan edilmesinin nedeni budur.
Diğer özel günlerden biraz farklı bir mantığa dayansa da hepsinden çok üzerinde düşünülmesi gereken bir gün.
Çevremizde bu hastalıkla mücadele eden, ya da onlara yardımcı olmaya çalışan pek çok insan var. Bu sinsi hastalık sakın benim başıma gelmez demeyin..
Kimin, nerede, ne zaman neyle karşılaşacağı belli değil. Dileğimiz tabii ki hiç kimsenin bu hastalığa yakalanmaması.
Ancak zorlaşan ve doğallıktan uzaklaşan günümüz yaşam şartlarında kanser çağın vebası olarak nitelendiriliyor.
Konunun bilincinde olmak ve sağlığımızı korumak adına önlem almak hastalığa yakalandıktan sonra tedavi alternatiflerinden medet ummaktan çok daha akılcı.
Bunun temel kuralı ise düşmanımızın farkında olup, onu yakından tanımaktan geçiyor.
Ailemde ve yakın çevremde karşılaştığımız kanser hastalığının erken teşhis edildiği takdirde aslında çok da korkulacak bir hastalık olmadığını gördüm…
Kanserle mücadelenin en önemli silahı erken teşhis, inanmak ve direnmekti…
Tıp dünyası da insanları bu konuda uyanık olmaya, insanların vücutlarını tanıyıp karşılaştıkları en ufak şüpheli oluşumda uzman görüşüne baş vurmalarını öneriyor.
Geç kalınmış kanser teşhisi insan sağlığını hastalığın bulgularından daha çok tehdit ediyor. Kanser hastalarının ve yakınlarının bu korkutucu hastalık karşısında bozulan psikolojileri onkoloji ve psikiyatri bölümlerini ortaklaşa çalışmaya zorluyor.
Benim de kanser hastalığından maalesef kaybettiğim yakınlarım oldu.
Hastalığın teşhis ve sürecinde hastanın moralinin iyi olması, sevdiklerine güvenmesi, asla ve asla hiçbir konuda üzülüp sinirlenmemesi gerektiğini yakından tecrübe ettim.
Hastalık tanısı konulduğunda duygusal çaresizlik başlıyor. Hastada teşhisin ilk şoku, ilerleyen zamanlarda depresyon, duygusal çaresizlik, inkar, öfke ve korku başlıyor.
Burada hastanın sevdiklerine, sevenlerine ve ailesine büyük sorumluluklar düşüyor.
Yakınlarından ilgi ve destek alan hasta kendisini daha güvenli ve güvende hissediyor. Tabi ki hasta kadar hasta yakınlarının da aile içerisinde değişen rollerle birlikte sorumlulukları, yükleri artıyor.
Omuzlarında çaresiz bir ağırlık, karmaşık düşünceler ile herkes için zorlayıcı bir süreç başlıyor. Çaresizlik ve hastayı kaybetme korkusu tedavi sürecine eşlik ediyor. Çevremizde bu zor süreci yaşayanlar varsa empati yapmayı ve onlara destek olmayı ihmal etmemeliyiz.
Kanser hastalığını Allah hiç birimize vermesin. Farkındalık bilinciyle önlemlerimizi alarak kanser hastalığı bizi yenmeden bizler kansere dur diyebilmemiz umuduyla kanserden değil geç kalmaktan korkalım…
Hepinize sağlıklı, huzurlu, mutlu, güzel günler diliyorum.