AYA BAKIYORUM!
Hayat, onu anlamlandırma çabalarımız olup hiç bitmeyen öğrenmeler ve gelişimler yolculuğudur.
İçine doğup büyüdüğümüz ailenin değerleri, çevremizden öğrenip aldığımız eğitimle zaman içinde oluşan kişiliğimizin gelişim yolculuğu…
Sevgiyle yoğrulmuş bir hayatta daha dirençli, özgüvenli, kolay uyum sağlar hale gelirken etkileşimde bulunduğumuz insanlara da değer katarız.
Büyürken en çok sevgiye ve ilgiye ihtiyacımız olduğunu çoğu defa anlamayız hatta önemsemeyiz bile.
Eğer sevgi eksikse en iyi okullarda da okusak, en iyi mesleğe de sahip olsak bir tarafımız hep eksik kalır.
Aslında önemli olan kendimizi tanımak ve kendimize güvenmek, neyi istediğimizi iyi bilmek. Neredeyse hepimiz kendimiz hariç, etrafımızdaki herkesin kişilik yapısıyla ilgileniriz. Bu hareketlerimizi zamanla çocuklarımız da modeller. Başkalarıyla ilgilenmeye ve gördüklerini eleştirmeye başlar. Kendimizden çok başkalarına zaman ayırır hale geliriz.
Mesela bazen çok basit olayları kendimiz ve çevremizdekiler için çok zor hale getiririz. Oysa kuralları kendimiz koyabilirsek yaşamı basitleştirebiliriz. Bunun için öncelikle kendimize zaman ayırmalıyız ve kendimizin farkına varmalıyız. Boş zamanımızı nasıl değerlendirdiğimiz sorulduğunda cevabımız hep sıradan olan ama aslında yapmadığımız işlerdir. Kitap okumak, müzik dinlemek, spor yapmak v.s. liste uzar gider. Oysa bunlar zaten kendimiz için yapmamız gerekenlerdir.
Hayatın akışında en az zamanı neden kendimize ayırıyoruz? Kendimizle yüzleşmeye mi cesaret edemiyoruz? Kendimizle ilgilenmiyor, kendimizi sevmeyi aklımıza bile getirmiyoruz. Bir dizi hatalar yapıyoruz. Hayatımızın en önemli kararlarını verirken bile kendi duygularımızdan çok başkalarının düşüncelerine göre hareket ediyoruz.
El ne der?
Ancak yaş kemale erdiğinde düzinelerce hatadan sonra gerçeği görebiliyoruz.
Lakin hayıflanıp geçiyoruz.
Ne var ki aynı hataları çocuklarımızı yetiştirirken de yapıyoruz. Onlara kendilerini tanımalarını öğretmiyoruz, tanımaya çalışana da alan yaratmıyoruz.
En değerli zamanı kendilerine ayırmalarını anlatmıyor, farkındalık kazanmalarını sağlamıyoruz. Birçok tecrübeden yola çıkarak çoğu şeyi öğreniyoruz. Ama en önemlilerini geçiştiriyoruz; duygularımızı tanımıyor, düşünmeye üşeniyor, yeteneklerimizle ilgilenmiyor, kendimizi küçümsüyoruz, öz güven sahibi olmaksa bazen yıllarımızı alıyor. Çoğu zaman ön yargılarımız bizi esir alıyor. Korkularımızı yenebilmek için önce kendimize itiraf etmeliyiz bu durumu. Kendimizle barışık olmalıyız.
Her zaman mükemmel olmamız gerekmiyor ki.
Yaşımız kaç olursa olsun hiç fark etmez. Çoğumuz ne yazık ki başkalarının yönlendirmeleriyle hareket ederiz. Mesela üniversite sınavını kazanırız ama sonraki yıl tekrar sınava gireriz, çünkü mutlu değilizdir. Okulu bitiririz ama bambaşka bir işte çalışırız.
Çok severek, aşık olarak evlendiğimizi sanırız ama kısa zaman sonra mutsuz oluruz, çünkü aşk sandığımız bile başkasının dayatmasıdır aslında. Ve mutsuz bireylerin sayısı artarak çoğalır gider…
Çünkü hiç birimiz kendi isteğimiz doğrultuda hareket edemiyoruz, ne istediğimizi bilmiyoruz. Ne istediğimizi bilsek bile onu seçmeye cesaretimiz yoktur. Çoğu zaman bunun farkına bile varamıyoruz. Bunların sonucunda hayal kırıklıkları, devam edemeyen ilişkiler, mutsuz evlilikler, sürekli iş değiştirmeler, aradığını bulamama ve bitmeyen arayışlar…
Yaptığımız yanlışlar için kendimize kızacağımıza, hatalarımızı kabul edip, yeniden denemek için kendimize fırsatlar yaratmalıyız. Kendimize güvenmeliyiz. Hayatı olduğu gibi kabul etmeliyiz ama kabul edilebilir hale gelmesi içinde çaba göstermeliyiz.
Adamın biri güzel, mehtaplı bir gecede bir suyun başına oturmuş, Ay’ın sudaki yansımasına bakarak hayranlıkla izliyormuş. O sırada oradan geçmekte olan bir sufi, adama sormuş:
-Ne yapıyorsun?
Adam cevap vermiş: – Ay’a bakıyorum.
Sufi, adamın ensesine patlatmış ve demiş ki:
-A be ahmak, kendini bilmez, kafanı kaldır artık, yukarı bak!
Ay yukarda… Neden yansımasıyla yetiniyorsun ki?
Kendimize karşı dürüst olmalıyız. Sorunları görmezden gelmek ancak onları çoğaltarak hayatımızda kısır döngülere neden olur. Sorunların üzerine gidip, küçük parçalara bölerek gerçekçi çözümler üretmeliyiz.
Başarılarımızdan keyif almak için önce kendimizi sevmeli, kendimize zaman ayırmalı ve kendimize değer vermeliyiz.
Yaşamı sevmeliyiz, hem de her an’ını. İçimizdeki çocuğu görmezden gelmemeliyiz, onunla ilgilenmeli, ihtiyaçlarına cevap vermeliyiz.
İçinizdeki çocuğun mutluluktan, keyiften yerinde duramadığı günlere tez ulaşmanız dileğiyle…
YouTube kanalıma abone olmanızı rica ederim. Sevgiler
https://youtube.com/channel/UCkNuJUWzVWFLX5Lxuv9vg2w