Hepimizin ortak sorunu zamanı akıllıca kullanamamak…
Peki ama dağıtımı bu kadar adil yapılan bu hazineyi neden bu kadar farklı şekillerde değerlendiriyoruz hepimiz.
Neredeyse daha sonraya erteleyemediğimiz tek kavram zaman…
Bazılarımız kıymet bilmeden geçirirken, kimimiz de her anını faydalı bir şekilde değerlendirerek yaşar. Alimlerin, liderlerin ve dahilerin de günde 24 saati var. İşte bu kişileri farklı yapan çok kıymetli zaman olgusunun farkına varmak ve büyük bir ustalıkla yönetmektir.
Tamam ama nasıl yapacağız bu işi?
Öncelikle amaçlarımıza ulaşmada en değerli kaynağın farkına varacağız. Sonra da bu kaynağı en etkili biçimde yönetmeyi öğreneceğiz.
Neredeyse hepimizin çok kullandığı iki cümle var. Hatırladınız mı?
-Zaman ne çabuk geçti.
-Zaman durdu sanki geçmiyor.
Einstein, izafiyet teorisini şöyle açıklıyor:
”Ateşin üstünde bir dakika bir saat gibi geçerken, güzel bir kadının yanında bir saat bir dakika gibi geçer.”
Bu açıklamadan da gördüğümüz üzere zaman kişiye göre değişen bir kavramdır.
Farkındalık sahibi olduktan sonra da zamanı daha eğlenceli ve doyumlu yaşamak için her anından keyif alıp yaptığımız işleri sevmeli, olumlu düşünme alışkanlığı kazanmalıyız.
Zamanı öncelikle bilgi ve sevgi dolu yaşamalıyız. Böylece akıp giden zaman bize sıkıntı vermeden hazla akar, her dakikasından keyif alarak hedeflerimize doğru ilerlememizi sağlar. Önce kendimize ve sonra sevdiğimiz insanlara daha çok zaman ayırabiliriz mesela. Hugo ne güzel söylemiş:
“Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür. Ama kimse önce kendisini değiştirmeyi düşünmez. V. Hugo”
Öyle anlar olur ki hepimizin içinde dünyayı değiştirecek güç vardır da, kendimizle ilgilenmeye korkarız, bir kendimize gücümüz yetmez. Zamanı yönetmeyi öğrendiğimizde psikolojik olarak daha rahatlarız aslında. Çünkü her şey kontrolümüz altındadır. Böyle olunca da daha az hata yapar, daha az stres ve endişe yaşarız, kendimizi daha güçlü hissederiz.
Zamanımızı yönetebildiğimizde hayatın ritmini yakalamakla kalmaz, geleceğimize de yön veririz. En önemlisi de erteleme hastalığından kurtuluruz. Yapmayı düşündüğümüz işleri düzenleyerek günlük, aylık, yıllık olarak planlamaları yaparız. Zamanımızı boşa harcamamıza neden olan zaman tuzakların farkına varırken bu tuzaklara da düşmemiş oluruz.
Çoğumuz hayatı dar bir çemberde yaşarız. İçimizde bulunan ve dışarı çıkmayı bekleyen, hayal bile edemediğimiz yaşam enerjisini ve gücünü fark edemeyiz. Bu durumda da potansiyelimizin çok altında sıradan bir hayat yaşarız. Bunun farkına varmamız bazen çok uzun zaman alır. Geleceğimizi mi görmek istiyoruz. O zaman bugün yaptıklarımıza bakmamız gerekir. Günlük, haftalık, aylık, yıllık ve beş yıllık planlarımızı mutlaka hazırlamalıyız. Hedeflerimize giden bu güzel yolculukta yapacaklarımızı minik parçalara bölmeliyiz.
Ve zaman zaman kendimize şu soruları sormalıyız:
-Peki ya hayatımı yeni baştan yaşama fırsatım olsaydı, neler yapardım?
-Yaşamımın daha anlamlı hale gelmesini nasıl sağlarım?
-Yaşam yolculuğumu iş işten geçmeden nasıl sadeleştirip keyfine varırım?
Bu ve buna benzer sorulara vereceğimiz cevaplar ışığında kendimizle yapacağımız içsel konuşmalar, zamanı daha yararlı geçirmemizin farkındalığına varmamızı sağlar.
Yaşanan olumsuzlukların bizi yıldırmasına izin vermeyelim.
“Nereye düştüğünüze bakmayın, nereden kaydığınıza bakın.”
“Yaşamın kontrolü için günlerinize sahip çıkın.”
“Üşenmeyin, ertelemeyin, vazgeçmeyin.”