BAYAN “YOH YOH” OLARAK TANIDINIZ ONU !
ESİN AFŞAR
‘Amerika Yale Üniversitesi’nde profesör olmuş (ki dünyanın en genç profesörü ünvanı onundur), dünyada Türk Einstein’ı olarak ün yapmış, Time dergisine kapak olmuş, dahi Oktay Sinanoğlu’nun da kardeşidir.’
1999 yılında boynundaki ağrılar nedeniyle hastaneye yattığında, bu rahatsızlığın sandığı gibi olmadığını, beklenilenden uzun süreceğini bilmiyordu Esin Afşar.
Boyun ağrılarını izleyen menenjit bilincini yitirmesine neden olmuş, 4 ay boyunca hastanede yatmak zorunda kalmıştı. Hastaneden çıktığında çok büyük sıkıntılar çektiğini anlatıyordu. Öteki tarafa gidip geldiğini söyleyerek yaşadığı karabasanı unutmaya çalışıyordu.
Bu kez geri dönmeyi başaramadı.
Milliyet Gazetesi’nde kendisi ile yapılan bir söyleşide, medyada sıklıkla yer almamasını “Dedikodulu bir hikayem yok” (19 Şubat 2002) diyerek yanıtlıyordu.
Renkli medyanın ilgisini çekmek için paparazzi programcılarının “Şok şok şok, az sonra” diyerek kullanabilecekleri, tüketebilecekleri uçuk ve ucuz bir yaşamı olmamıştı. Onu televizyonda görmek isteyenlerine yanlış kanalda olduklarını anımsatıyordu. Çok izlenen, eğlence ve dedikoduyu yayıncılık sanan medya ile yolları ayrılmıştı.
Birbirlerinden hoşlanmıyorlardı. Oysa arı gibi çalışıyor, konserler veriyor, albümler çıkarıyor, çocuklar için Andersen’in “Kırmızı Pabuçlar”, Rüveyde Sinanoğlu’nun “Gül Prenses”ini oyunlaştırıyordu Esin Afşar. Çocuklara bir de “Pembe Uçurtma” adlı müzik albümü yapmıştı. Nzım Hikmet çalışıyordu.
Esin Afşar, bir diplomat olan babası Nüzhet H. Sinanoğlu’nun görev yeri nedeniyle İtalya’nın Bari şehrinde doğdu. Nüzhet Sinanoğlu, diplomat kişiliğinin yanı sıra yazardı da.
Ayrıca Atatürk’ün isteğiyle İtalya’da faşizmi incelemiş ve Faşizm ve Onun Devler Sistemi kitabını yazmıştı.
Esin Afşar’ın annesi Rüveyde Sinanoğlu, gazeteci ve yazardı.
Özellikle İtalyan çevirmeleri ve yazdığı Çocuk Masalları ile tanındı. Nüzhet Sinanoğlu’nun ilk eşinden olma üç oğlu vardı. Samim ve Suat Sinanoğlu 35 yaşlarında profesör olmuşlardı. Halen Türkiye’nin en genç profesörler ünvanını taşıyan kişilerdir.
Aydın Sinanoğlu ise Avrupa Konseyi’nde Basın Bölümü Başkanı olarak çalıştı.
Nüzhet Sinanoğlu’nun ikinci eşi Rüveyde Sinanoğlu’ndan 26 yaşındayken Amerika Yale Üniversitesi’nde profesör olmuş (ki dünyanın en genç profesörü ünvanı onundur), dünyada Türk Einstein’ı olarak ün yapmış, Time dergisine kapak olmuş, dahi Oktay Sinanoğlu doğdu.
Esin doğduktan 3 yıl sonra Nüzhet Sinanoğlu hayata gözlerini yumdu. Esin Afşar Ankara Koleji’nde okurken piyano bölümü sınalarına girdi ve buradan mezun oldu. Madam Hidalgo ve Madam Böhm’den şan dersleri aldı. Piyanist olarak girdiği Devlet Tiyatrorı’nde Muhsin Ertuğrul’un ”Sahnenin çukurunda olacağına üstünde ol” isteğiyle oyuna başladı. 12 yıl boyunca çeşitli oyunlarda oynadı. Bu dönemde tiyatro oyuncusu Kerim Afşar ile evlendi ve kızı Pınar doğdu.
Fantastiks adlı bir müzikolde oynarken, Erkan Özerman’ın teklifiyle müziğe dönme kararı aldı. Ankara Bulvar Palas’ta hafif müzik tarzında şarkılar söylemeye başladı. Önceleri İngilizce, Fransızca ve İtalyanca şarkılar söylüyordu. Ruhi Su ile çalışmaya başlayınca folk müziğe yöneldi. Dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil onu Diplomatik Sanatçı ünvanıyla Macaristan’a gönderdi. Avukat Cemil Demirsipahi’nin yönettiği Kul Ahmet’in Türküsü Yoh-Yoh ona ün sağladı. Bu türkü Antuan Şoriz’n Disco Plak şirketinden 45’lik plak olarak 1969’da çıktı. O günden sonra Bayan Yok-Yok diye anıldı. Plağın arka yüzünde Aşık Veysel’in Karatoprak’ı bulunuyordu.
1969’da Yunus Emre’den bestelediği Bana Seni Gerek Seni ile Ankara’da Hafif Batı Müziği Düzenleme Ödülünü aldı. Yine 1969 yılında Fransa’da Jacques Brel ile paylaştığı Dario Moreno Ödülü’nü aldı.
Fransız televizyonuna çıktı. Monacca Prensesi Grace Kelly tarafından televizyon festivallerine davet edildi. Gilbert Becaud ve Josephine Baker ile konserler verdi. Romanya’da Brşov uluslararası müzik festivaline katıldı. Kritik Ödülü’nü aldı. 1970 yılında Türkiye’de yılın
en iyi şarkıcısı seçildi.
Aynı yıl Bulgaristan Uluslararası Altın Orfe Müzik Festivali’nde üçüncü oldu. Dışişleri tarafından gönderildiği Napoli’de bir dizi konser yaptı. Sabiha Keyn’nin dizayn ettiği Yok Yok kostümünü katıldığı festivallerde, televizyon programlarında giymeye başladı. Çok sükse yaptı.
1972’de Türk Cumhuriyetleri’ne ve Moskova’ya gitti, programlar yaptı. Tokyo’da, Seul’de Hong Kog’da verdi, televizyona çıktı. Aynı yıl Sofya televizyonu için program yaptı. 1973’te davet üzerine İsrail’e gitti. Kudüs Tiyatrosu’nda konser verdi. İngiltere, İtalya, Belçika ve Tunus’a gitti, konserler verdi. 1974’te Avusturalya’ya gitti. Sidney ve Melbourne’de konserler verdi. 1975’te ikici evliliğini Şener Aral ile yaptı. 1976’da oğlu Aydıncan Aral doğdu.
1969 yılında Jacques Brel ile birlikte “Dario Moreno” ödülü aldı. Fransız televizyonunda “Tele Dimanche” ve “Midi Magazin” programına çıktı. Aynı yıl Monaco Prensesi Grace Kelly tarafından “10 televizyon festivali” ne davet edildi. Gilbert Becaud ve Josephine Baker ile konser verdi. Romanya Braşov Uluslararası Müzik Festivalinde, “Eleştirmenler Ödülü”nü aldı.
1980’de İngilizce’den çevirdiği “Kırmızı Pabuçlar” 4 yıl Ankara ve İstanbul Devlet Tiyatroları’nda ve TV’de oynadı.
1982-83 yıllarında Bilgesu Erenus’un tek kişilik tiyatro oyunu “Kelaynaklar”da oynadı.
Yunus Emre kasetinin Talat Halman çevirisi ile İngilizcesini çıkardı (Kültür Bakanlığı tarafından çıkartılan CD ve kaset) 1991 Yunus Emre yılı dolayısıyla Kültür Bakanlığı tarafından yurtiçi
ve yurtdışı (Amerika, Avrupa, Uzakdoğu ) konserleri verdi.
-Çocuklarınıza ne bırakıyorsunuz bunca yaşanmışlıktan sonra?
şeklinde sorulan soruya:
Çocuklarıma Ödüllerimi Ve Onurumu Bırakıyorum
Ödüllerimi ve onurumu bırakıyorum çocuklarıma. Başka bir şey bırakamıyorum maalesef.
Kerim Afşar da aynı şeyi kızına demiş. Benim ilk eşimdir o. O da öyle demiş ‘Evladım benim sana onurumdan başka bırakabileceğim bir şeyim yok!” Alıntı