GELECEK BÖYLE MAHVEDİLDİ
Sokaklarda insanların yüzü gülmüyor. Çarşıda, pazarda esnaf satamadığından, halk da alamadığından şaşkın.
Ülkenin Resmi Kurumu, ülkede resmi olarak kayıt altına alınmış göçmen, mülteci, sığınmacı ne derseniz deyin onların sayısını milyonlar ile açıklıyor.(Ülkede “Kayıt Dışı” denilen bir ekonomik sistem işlerken, böyle sınırların yol geçen hanı olduğu bir durumda açıklanan veriler ne kadar doğru olur ki).
Resmi rakamlar 5 milyonu bulmazken, gayri resmi rakamlar 20 milyonu geçtiğini gösteriyor.
Göç olayı sıradan bir iş değildir. Gelen niçin geldiğini, gönderen de kimi niçin gonderfiğini iyi bilir.
Peki insanları kim ve neden yerinden yurdundan eder. Hele bu sayının milyonları bulduğu günümüzde.
Dünya nüfusunun yüzde 3.6’sı kendi ülkeleri dışında yaşıyor. Gel gör ki bu rakam bizim ülke için çıldırmış vaziyette.
Tamam tarımda amale (işçi) emeğine, inşaatlarda yövmiyeciye, gündelikciye, hamala, sanayi sitelerinde de kaçak işçiye ihtiyacınız olabilir ama bunun bir sınırının olması gerekir.
İş, çığırından çıkmıştır. İşçi ücreti, yövmiyeler plansız ekonominin savrukluğu içinde alanı memnun etmezken, vereni mutlu etmektedir. Ama ne zamana kadar.
Bir çok USTA- ÇIRAK ilişkisi ile süren meslek günden güne kaybolmaktadır. Bunun acısını, toplum zaman içinde anlayacaktır.
Bu bir kaç sorun bile toplumu rahatsız etmesi gerekir. Hadi onu “es geçelim”, peki bu dünyada da, ülkemizde de MİLLİYETÇİLİK diye bir kavram ve olgu var mı?
Ülke nüfus dengesini bozacak hale gelen bu durum karşısında neden bu ülkenin Milliyetçi partileri, kurum ve kuruluşları sessizdir.
Emeğin en kutsal değer olduğu her toplantıda yineleyen bu ülkenin işçi sendikaları, bütün bu kaçak sürece neden sessizdirler.
Her ne kadar mahallesinden dışarı çıkamayan, kafası kasabasının sınırlarını aşamamış milyonlar olsa da, Dünyada birileri sistemlerinin sürmesi için, sınırları aşıp, gönderdikleri ülkelerde siyasi, sıradan işbirlikçilerini de bularak süreçlerini yönetmektedirler.
Onlar bugün hem bu sitemden para kazandırırken, hem de yarın kurmak istedikleri sistemin temellerini atmaktadırlar.
Örgütsüz toplumdan, sürü dışında bir şey olamaz.
Demokrat, Aydın, Yurtsever kesimler, bugün için örgütlü olmasa da, bir toplanma kriterleri vardır.
Oysa sistem, hem mülkiyetçi kesimin örgütlenmesine hem de kurdukları sendikal sistemin sürmesi doğrultusunda gerekenleri yapmaktadır.
Sıradan konuşmalarda konu “ülke, memleket, vatansa gerisi teferruattır” söyleminden vazgeçmeyen bu kesimin de artık TİTREYİP DE KENDİNE GELMESİNİN vakti gelmedi mi?
Ey milliyetçiler, eyyy emek savunucusu sendikalar?
Tabi körü körüne bunların değirmenlerine su taşıyan Yurttaşlar, olanlara Siz ne dersiniz?