İNSAN ÜSTÜNE…
İnsanı tanımlayabilmek zor.
İnsan, karmaşık bir bütün.
İnsanın geçmişini, evrimini, değişimini, gelişimini anlayabilmek için, toplumsal bilimlerin anası diyebileceğimiz bir bilim doğar:
Antropoloji ( insanbilimi ).
İnsanbiliminin, üç anabilim dalı var.
Paleoantropoloji, fizik antropoloji, sosyalantropoloji ve etnoloji ( ben bu bölümü bitirdim ). Kültür bilimi de diyebiliriz antropolojiye. Kültür nedir? Neden değişir? Neden gelişir? Neden yozlaşır? Neden geriler?
Neden başkalaşır? Neden özümler? Neden bütünleşir? Benzeri sorulara yanıt araya gelmiş antropoloji. Sizi, teknik ve bilimsel kavramlarla boğmak istemem. İlgilenenler için bolca kaynak var. İnsan, düşünen tek canlı türü. Ürer, üretir, çoğalır, çoğaldır, yaratımlar, hisseder, araç gereç yapar, bulur buluştur icat eder…
Gelişmiş insan kimdir peki? Doğumdan ölüme her dem öğrenci olduğunu bilen; düşünen, duyumsayan, öğrenen, öğreten, vicdanlı, adil, çevresel ve toplumsal olaylara karşı sorumluluk duyan, her alanda ve anlamda paylaşan, kendi türü olan öbür insanları, başka canlıları, yurdunu ve yaşadığı dünyayı koruyup kollayan insana, gelişmiş insandır diyebiliriz.
İlkel/alt benliğini ve benliğini yenerek, üst benliğe ulaşan insan gelişmiş insandır dersek, kanımca daha da doğru demiş oluruz.
Kendi türünden veya başka türden bir canlı; yok oluyorsa, bunu önleme gücü olmasına karşın seyreden, hatta bu durumdan gizli gizli haz alan bir insan ancak; ilkelimsi bir canlıdan ibaret değil midir? Tüm inanç sistemleri ve ideolojiler, insanın daha mutlu yaşaması için ortaya çıktıklarını savlıyor.
Peki madem öyle de, bu öldürüler nicedir? Nerden çıktı bu insan kırımı? Öldürüyoruz durmadan. Başka türler doğanın muhteşem ahengini sağlarken, insanlar saldırıyor her yere.
Her canlı türü doyarken, insan türü hiç doymuyor. Sanki; büsbütün yağmacı ve talancıyız. Değerleri yok ediyor, güzel olan her şeyi tüketiyoruz. İmeceyi, dayanışmayı, paylaşmayı geliştiren insandı, yok eden de insan.
Sorunumuz çok. Sorumluluk duyanımız az. Sorumluluk bir bütündür. Bireysel, ailesel, toplumsal, doğal, ülkesel, küresel ve evrensel sorumluluk. Sorumluluk halka halka…
Herkes halkanın bir parçası olmazsa, nasıl ayakta kalır yorgun dünyamız?
Sorumluluk, ahenkli bir bütünlüktür. Ahenkli bütünlüğü bozanlar, henüz gelişememiş ‘ara bir tür’. Bu ara da, vicdanla denetlenmeyen bilim ve teknoloji de, gerçekten çok tehlikeli. Sanat bunun için güzel işte. Sanat, körelen duyguları uyandırır, hırsları denetler. Sanat, tehlikeli amaçlar için kullanılmak istenen teknolojiyi de törpüler.
Sanat; insanı da, doğayı da korur.
Çünkü sanat sevgidir, sevgilidir.
Sevgi korur, kollar. Sevgi emektir. Sevgi özendir.
Sanatın esini insan/ doğa/ evren.
Sanat antropolojisi okumak, hepimize iyi gelir.
Herkes için antropoloji diyelim.
Sanatla kalın, sevgiyle kalın…
Himmet Cansız