DEMOKRASİ CUMHURİYETİ YOZLAŞTIRIRKEN
Uzun zamandır düşünüyorum, hani insanlık tarihinde, “her şey iyiden ve güzelden yana akar” idi, diye.
Elbette ki bütün canlılar yaşamak, var olmak, hatta nesillerini sürdürmek için birbirleri ile de olmak üzere sürekli bir devinim içinde olurlar ve savaşırlar.
Bu, ilk çağlarda belki ilkel olarak tek başlarına mümkün idi ama zamanla sayılarının artması; Dünyanın kocaman olmasına karşın yaşam alanlarının dar gelmesi;
Çevrede başka canlılar, doğa koşulları hatta kendi cinslerinden gelen ve gelecek saldırılara karşı bir güvenlik, yasam koşulları gereği birlikte yaşamak gereğini duydular.
Bu hem insanın evrimini sağladı hem de çevresine çok farklı bakmasını.
Önceleri bir mağara, bir ağaç kovuğu yaşam alanı iken, zamanla birlikte yaşamanın gereği evler icat edilmeye, köyler, kasabaların kurtulmaya başlandı.
Bir evin bile çekip çevrilmesi, bir yönetim organizasyonunu gerektirir. Çünkü yeme, içme, güvenlik, uyum hep bir yönetim süreci gerektirir, bu sonunda o yapıda bir baş, lider gerekli kılar.
İşte insanın belkide ilk yönetsel süreci böyle başlar.
Bu ev ise ailenin kuralları, daha büyük bir yerleşim ise de, konu komşu ile köy ya da mahalle yönetim organizasyonuna gereksinim duyurur.
Bu, Türk geleneklerinde kendini Oba şeklinde baş gösterir.
Oba’nın bir başı vardır o da “Oba Beyi”dir.
Bey, kendini Oba’nın yeme içmesinsenden tutun da güvenliğinin sağlanmasına kadar sorumlu hisseder ve kurallarını koyarak yönetir.
Bu, zamanla gelenek ve görenek olur çıkar.
Birlikte yaşam için sayı arttıkça, gereksinimler ve organizasyon daha profesyonel yönetim ve yönetim kurallarına gereksinim duyar.
İşte Türk geleneklerinde ilk Beylikler, batıda Şehir Devletleri, Afrika’da Kabileler hep böyle bir gereklilikten ortaya çıkmıştır.
İşin garip tarafı, tarihte yönetim süreçleri ile ilgili olarak tüm bilgilerin her nedense , batıdan çıktığı kabul edilir.
Bunun haklı gerekçesi ise, yazılı metinlerin orada daha çok olması, matbanın oralarda icat edilmesi, daha yerleşik yaşam alanları ve şartlarının yine oralarda olmasının etkisi ve katkısı görmezlikten gelinemez.
Asya ve Çin’in burada özel bir yeri vardır. Kendi kültürünü yerleşik düzende koruyabilmiştir.
İnanç, eğitim ve felsefe gibi sosyal ve kültürel süreçlerini de yaratmış ve toplumunda yaşatmıştır.
Türklerin belki de en büyük şanssızlıkları, göçer bir yaşam biçimine sahip olmalarından dolayı, yerleşik yaşam biçimi ve kültürün gerektirdiği bir çok şeyi bir çok millet ve kültürden çok daha sonra yapmaları ve bunları kayıtlara geçirmeleri olmuştur.
Batı medeniyeti denilen ülkeler, milletler, devletler hem kendi içlerinde yaşadıkları sorunlar hem de komşuları ile yaşadıkları sorunlar nedeniyle bir çok olayı, bir çok ülkeden çok daha erken yaşamışlar ve bedeller ödemişlerdir.
Demokrasi kavramı ile birlikte, Faşizm kavramı da batının yaşamından tüm dünyaya yayılan kavram olmuştur.
Devlet yönetimi olarak Cumhuriyet gibi.
Cumhuriyet, en geniş anlamı ile, halkın ülke, devlet yönetimine katılması, söz sahibi olmasıdır.
Devleti oluşturan millet ya da milletlerden daha çok yaşayanların sosyal, siyasal ve ekonomik güçleri, cumhuriyetlerde, devlet yönetimlerinde temsili tanımlar.
Örgütlenmiş güçler, yönetimlerde daha çok söz sahibi olurlar ve temsil edilirler.
Son birkaç yüzyılın ürünü olan Oligarşi de, böyle bir sürecin sonucudur.
Feodal düzende insan ilişkileri ve sömürü daha yüzeysel ve derin değil iken, Kapitalist düzen ve sistemlerde sömürü daha örgütlü ve güç odaklıdır.
Ülke kaynaklarından tutun, insan emeğine kadar her şey, hakim sınıf ya da ittifakların ilgi alanıdır.
Özellikle son yüzyıllarda, Cumhuriyet bir devlet açısından ne kadar gerekli ise, Demokrasi de o kadar gereklidir.
Ne yazık ki demokrasiler, özündeki yönetim içeriğinden uzaklaştırılarak, sadece seçim formatına sokulmuştur.
Kitlelerin eğitimsizliği, yoksullukları gibi çaresizliklerinden yararlanmak isteyen hakim sınıflar, ilk olarak demokrasinin genleri oynamakla ise başlamışlardır.
Halkın kendi yönetimlerini seçiyorlar safsatası ile, hakim sınıflar (Oligarşi), kendi koydukları kurallar çerçevesinde ülke yönetimlerini belirlenmektedir.
Demokrasinin yozlastırılması, sonuçta Cumhuriyetin de yozlastırmasına sebep olmaktadır.