LEFKOŞA (AA) – Merhum liderin oğlu Serdar Denktaş, AA muhabirine,
Denktaş’ın sadece Türkiye ve Türk dünyasında değil, başta Afrika olmak
üzere dünyanın birçok yerinde, Kıbrıs Türk halkının özgürlük
mücadelesindeki güçlü duruşu ve tutumundan dolayı saygı gördüğünü ifade
etti.
Denktaş, çocukluk ve gençlik dönemine denk
gelen 1963-1974 yıllarında babasının Kıbrıs Türklerinin hakları ve
özgürlüğü için mücadele ettiğini aktardı.
Bu dönemde aile olarak çok zor günler geçirdiklerini kaydeden Denktaş, şöyle konuştu:
“Özellikle
1963 yılında 4-5 yaşında bir çocuktum. Yatağımın altında mücahitlere
gitmek üzere silahlar vardı. Küçük yaşlarda babam eve dönmeyecek korkusu
yaşıyordum. Annem hem bize annelik hem de babalık yapıyordu. Rahmetli
büyük ağabeyim babamla gurur duyuyordu. 1964’te babam sürgüne Ankara’ya
gitti, 4 yıl sonra dönüşümüzde Kıbrıs’ta babamın toprağı öpüşü gözümün
önünden gitmiyor.”
Babası Rauf Denktaş’ın yaşamı
boyunca Türkiye’ye gönülden bağlı olduğunu, Türkiye ile ilişkileri hep
samimi tuttuğunu anlatan Denktaş, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra
babasının sevecen, mücadelesine muvaffak olmuş, istediği sonuca ulaşmış
ve daha rahat bir karaktere büründüğünü söyledi.
İyi
bir lider, mücahit ve müzakereci olarak tanımladığı babasının 11 yıl
önce yaşama veda ederken geriye özgür bir toplum ve bağımsız bir devlet
miras bıraktığını dile getiren Denktaş, “Denktaş’ın bize bıraktığı
tarihsel miras, öyle bir miras ki taşıması son derece güç. Varımızla
yoğumuzla kurduğu bu devleti yaşatmaya gayret ediyoruz. Bu devletin
içinde yaşayan insanların refah seviyesini nasıl arttırırız onun için
yol bulmaya çalışıyoruz. Tüm bu çabalarımızın amacı onun mirasını
taçlandırmaktır.” ifadesini kullandı.
Denktaş,
KKTC’nin 1983’te devlet olarak ilan edildiğinde büyük bir coşku ve
heyecan yaşadığını belirterek, “Denktaş ruhunun bu ülkede tekrar
yaşanması gerekir. Bunun başka yolu yok. O günlerin heyecanını yeniden
yakalayıp, Türkiye ile olan o bağı güçlendirdiğimiz müddetçe
çekineceğimiz bir şey yok.” değerlendirmesini yaptı.
“Denktaş sadece benim hayatımı 2 kez kurtardı” Denktaş’ın
Rum bölgesindeki idari temsilcisi doktor Ayten Salih Berkalp ise
Türkiye’de tıp eğitimi aldığını ve 1960’da Ada’ya döndükten sonra önce
Limasol, ardından da Lefkoşa Genel Hastanesinde hekim olarak görev
yaptığını anlattı.
Berkalp, “Kanlı Noel” olarak
bilinen Türklere yönelik Rum çetelerinin katliamlarının ardından Rauf
Denktaş’ın idari temsilcisi olarak Lefkoşa’da görevini sürdürdüğünü
aktardı.
Aynı zamanda Türk Mukavemet Teşkilatında
(TMT) gönüllü çalıştığını kaydeden Berkalp, “Mücadele yıllarında
Denktaş her konuda bayrağı çekiyor, bize yol gösteriyordu. O yıllarında
tek başına mücahitleri ziyaret ederdi. O geldiğinde hepimizin morali ve
birlik duygusu çok yükselirdi.” diye konuştu.
Berkalp,
Denktaş ile 1960’lı yıllarda Rumlar ve Birleşmiş Milletler (BM) ile
yapılan görüşmelere birçok defa katıldığını vurguladı.
Denktaş’ın
görüşmelerde konuşmaya başlamasıyla tüm yabancı yetkililerin onu
hayranlıkla dinlediğini, tavırlarından etkilendiğini kaydeden Berkalp,
Denktaş’ın fedakar, mücadeleci, her şeye yetişmeye çalışan ve halkı için
her riski göze alan lider bir kişiliğe sahip olduğuna işaret etti.
Berkalp, şunları söyledi:
“Denktaş
sadece benim hayatımı 2 kez kurtardı. ‘Denktaş Kıbrıs için neler
yaptı?’ yerine, ‘Kıbrıs Türkleri için neler yapmadı ki?’ sorusunun
sorulması gerek. 1974’te TMT’ye çalışırken bir mücahidin Türk tarafına
kaçırılışı sırasında kullandığımız ‘patates’ parolası Rum polisince
duyulmuş. Biz hastaneye hastalar için patates istediğimizi söyledik.
Hemen Denktaş’a haber verdik. Deşifre olup hayatımız tehlikeye girmesin
diye 06.00’da 2 kamyon patates gönderdi. Biz de birazını Rum polis
şefine hediye ederek deşifre olmaktan kurtulduk. 1974 harekatından sonra
ben güneyde kaldım, 1 sene kadar muayene odasında kaldım. Denktaş’ın
girişimleri ile Türk bölgesine geçtim. Deşifre olmamdan hemen önce yine
onun girişimleri ile kurtulmuştum.”
“Bizler Denktaş’tan yılgınlığa kapılmamayı öğrendik” TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Yılmaz Bora ise Denktaş’ın azimli ve mücadeleci kişiliğine dikkat çekti.
Denktaş’ın
gerek Rumlara karşı gerek uluslararası toplantılarda Kıbrıs Türk
toplumunun haklılığını son nefesine kadar savunduğunu kaydeden Bora,
sözlerini şöyle sürdürdü:
“Rum muhasarası altında
3 kilometrelik bir alana Türkler olarak sıkışmıştık. O zamanlar Denktaş
liderliğindeki bir komite direnişi yürütüyordu. Denktaş’ın liderliğinde
126 direniş noktasında Rumlara karşı dimdik ayakta durduk. Onu sürgüne
gönderdiler, balıkçı teknesiyle geri geldi. Tutukladılar, geri
gönderdiler yine de baş edemediler. Sonra Türk askeri ile Ada’ya geri
geldi. Bizler Denktaş’tan yılgınlığa kapılmamayı öğrendik.”
Yılmaz
Bora, Denktaş’ın hem mücadele yıllarında hem de cumhurbaşkanı olduğu
dönemde her köyü tek tek gezdiğini ve sokakta karşılaştığı çoğu insana
ismiyle hitap ettiği bilgisini paylaştı.
13 Ocak 2012’de vefat etti. Kıbrıs’ın
Baf kentinde 1924’te doğan, 1,5 yaşında annesini kaybeden ve nineleri
tarafından büyütülen Rauf Denktaş, 1930 yılında ailesi tarafından eğitim
için yatılı olarak İstanbul’a gönderildi.
İlk ve
ortaokulu İstanbul’da bitiren Denktaş, tekrar Kıbrıs’a dönerek lise
eğitimini 1941 yılında Lefkoşa’da tamamladı. Lise sonrası bir süre
Magosa’da tercümanlık, mahkemede katiplik ve öğretmenlik yapan Denktaş,
üniversite eğitimi için gittiği İngiltere’den ülkesine avukat olarak
döndü.
Bir süre Kıbrıs’ta serbest avukatlık ve
savcılık yapan Denktaş, 1945’li yıllarda Kıbrıslı Türklerin lideri Dr.
Fazıl Küçük ile tanıştı.
Denktaş, Küçük’ün
yanında, önce İngiliz sömürge yönetiminin Ada’daki Türklerin haklarına
yönelik politikalarına, daha sonra da Rumların saldırılarına karşı
mücadelede yer aldı.
Kıbrıs davası için mücadele
ederken 1957’de Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu başkanlığına seçilen
Denktaş, Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak üzere EOKA terör örgütünün
kurulması ve Türklere yönelik Rum saldırılarının artması üzerine 1958
yılında Türklerin direniş teşkilatı TMT’nin 3 kurucusunun arasında yer
aldı.
1959’da Zürih Anlaşması’nın hazırlanmasında Rauf Denktaş’ın perde arkasında etkin rolü oldu.
Türkiye’nin
garantisinin ve 650 kişilik bir askeri kuvvetle Kıbrıs’ta etkin ve
fiili bir güvence olmasının yolu Denktaş’ın ısrarı ve Dr. Küçük’ün de
onu desteklemesi ile gerçekleşti.
1959-63 yılları
arasında Rauf Denktaş Türk Hükümetine, Kıbrıs Türklerinin durumu,
Ada’daki Yunanistan’ın faaliyetleri, EOKA çetelerinin saldırıları ve
karşı direniş konusunda çok sayıda rapor gönderdi.
1964’te
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Kıbrıs Türklerini temsilen
yaptığı konuşmanın ardından 3. Makarios tarafından Ada’ya alınmayan
Denktaş, aynı yıl bir balıkçı teknesiyle gizlice Erenköy’e çıkarak,
Rumlarla çarpışan Kıbrıslı Türk üniversite öğrencilerine katıldı.
Bu
arada Türkiye’ye giden Denktaş, 2 arkadaşıyla 1967 sonunda gizlice
küçük bir gemiyle tekrar adaya çıktı fakat Rumlar tarafından yakalandı.
Türkiye’nin baskısı ile 13 gün esir kaldıktan sonra Ankara’ya iade
edilen ve 1 yıl sonra normal yollardan tekrar Lefkoşa’ya gelen Denktaş,
1968’den 1974’e kadar toplumlar arası görüşmelerde Kıbrıslı Türkleri
temsil etti.
Denktaş, 16 Şubat 1973’te Kıbrıs Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Kıbrıs Türk Yönetimi Başkanı seçildi.
Kıbrıs
Türk Federe Devleti’nin kurulduğu 1975 yılından itibaren iki dönem
başkanlığını yapan Denktaş, 1983’te kurulan KKTC’nin kurucu
cumhurbaşkanı oldu. 1990, 1995 ve 2000 yıllarındaki başkanlık
seçimlerini kazanan Denktaş, 2005 seçimlerinde aday olmayarak siyasete
veda etti.
Çok sayıda kitabı bulunan, aynı zamanda fotoğraf sanatçısı olan Denktaş, yaşamı boyunca birçok uluslararası ödüle layık görüldü.
Denktaş, 13 Ocak 2012’de organ yetmezliği teşhisiyle tedavi gördüğü hastanede 88 yaşında vefat etti.
Vefatının
ardından Türkiye ve KKTC’de ulusal yas ilan edilerek 17 Ocak 2012’de
yapılan devlet töreninin ardından Lefkoşa’daki Cumhuriyet Parkı’na
defnedildi.
Denktaş’ın vefatı dolayısıyla her yıl 13 Ocak’ta KKTC ve Türkiye’de anma törenleri düzenleniyor.