Yörüklük * 10 * !!!
Yörükler, neslini sürdürmek, kendisinin ve neslinin varlığını korumak için kurallar ortaya
koyan bir topluluktur.
Yaşadığı bölgede kimsenin malına, namusuna, çevreye ve canlıya zarar vermez. Göçüp yerleştiği bölge insanıyla iyi geçinir.
Çünkü bu kurallara uymazsa o bölgede barınamayacağını bilir.
Konargöçer oldukları için çadırını kurduğu yerde mevsimi tamamlamak
zorundadır. Çünkü yazın ortasında veya kış mevsiminin çetin koşulları esnasında başka bir
bölgeye göçemez.
Zaman zaman bölge insanıyla tabii ki kavgalar olur. Bazı zamanlarda devletin baskısı da
olmuştur. Yörük bu baskılara katlanır. “Kol kırılır, yen içinde kalır; baş yarılır, fes içinde kalır”
atasözü temel alınarak uyuşmazlıklar anlaşılmak suretiyle çözüme kavuşturulur.
Yörük ile yerli topluluklar her ne kadar farklı kültüre sahip insanlar olsa da aynı milletin
fertleridir. Kültürü, dili ve tarihsel geçmişi aynıdır. Anlaşmazlıklar, kavgalar, uyuşmazlıklar tabii
ki olacaktır. Bunlar elbet çözülür. Fakat kavganın savaşa dönüştüğü kimi durumlar da olmuştur
tarihimizde. Çözümün ancak mücadeleyle sağlanabildiği bu durumların başında Rum/Yunan
çeteleri gelmiştir.
Osmanlı’nın son dönemlerinde, ülkemizde hırsızlık, gasp, cinayet, ırza musallat olma ve
bunun gibi olayları gerçekleştirmişler. Ülkemizi yönetenler acz içine girmişler. Yetkiyi elinde
bulunduran makamlar devşirmelerin işgalinde. Velhasıl Yörükleri kara günler bekliyor.
Rum çeteler iyice azmışlar. Yörük gençleri bu zulme dur demek zorunda kalmışlar. Rum
çetelerini ve yerli işbirlikçilerini durdurmak için ilk önce bireysel husumetten cinayetler
işleniyor. Karşılıklı işlenen bu cinayetlerde Yörükler suçlanıyor. Devletin temsilcileri,
yakaladığını hapse atıyor. Bu haksızlıklar sonucu kendi malını, canını ve ırzını koruyan Yörükler
suçlu duruma düşüyor. Onlar da birer birer dağa çıkıyor. Dağa çıkan bu insanlar kendi
kurallarıyla örgütleniyorlar. Bundan cesaret alan halk için dağlar, vatanını sevenlerin buluşma
yeri oluyor. Dadaloğlu’nun meşhur sözünü kendilerine slogan edinmişler: “Ferman
padişahınsa dağlar bizimdir”… Biz de onlara EFE diyoruz. Efelik haksızlığa, zulme, adaletsizliğe
ve baskılara başkaldırıdır. Efe, zalimin karşısında, mazlumun yanında olandır.
Efeler, devlete başkaldırmamışlardır.
Kendilerine yapılan kansızlığa tepki olarak adaletin herkese eşit uygulanmadığından dağa çıkmışlardır. İyi ki de çıkmışlar.
Ulusal Kurtuluş Savaşında ülkemizin kuruluşunda ve kurtuluşunda büyük görevler üstlenmişler.