BİLENLER GÖRMEZLİKTEN GELİNİNCE
Profesyonel yöneticilik yapanlar bilirler, yönetilen kurumlar, birimler her yıl biterken bir değerlendirmeye tabi tutulur ve gelecek için planlamalar yapılır.
Bu durum kişiler, aileler, birimler ve kurumlar için de aynıdır.
Değerlendirme yapılırken, profesyonel ve objektif kriterlerin esas alınması gerekir. Yoksa harcıalem bir rapor hazırlamaktan öte geçilmez, dostlar alışverişte görsün modu olur.
Genelden özele doğru gidecek olursak, Dünya çok sıkıntılı ve acılı bir doğum süreci içindedir. Temel sebebi ise soygun ve talan ekonomisidir. Daha açık ifade ile, Emperyalizm aşamasına geçmiş vahşi kapitalizm.
Sosyal ve siyasal olaylara bilimsel olmasa bile gerçekçi bakarken temel değerlendirmeler ise ideoloji; ekonomi ise, ekonomik sistemler üzerinde yapılması gerekir, yoksa hamasetten öteye geçilmez.
İçeriksiz sözler ile lafta kalır ve kafa ağrıtılır.
Yirmibirinci yüzyılın ilk çeyreğine gelindiğinde, Kapitalizm hem ekonomik ve finans sistemi olarak, hem de üretim sistemi olarak, Feodalizme yaşattığı süreci yaşamaya başlamış, tüm dünyayı etkileyerek bunalıma doğru sürüklemektedir.
1900’lü yıllar, dünyada iki devlete ve halkına çok farklı ve onurlu bir süreç yaşatmıştır.
Birisi 1917 Ekim Devrimi ile Çarlık Rusyası yıkılmış, yerine Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) kurulmuştur.
Diğeri ise, 1915-16 yıllarda kazanılan Çanakkale Savaşı, ardından, Mustafa Kemal (Atatürk)ün, 1919’da Samsuna çıkışı, ardından da 23 Nisan 1920’de, Ulusal Kurtuluş Savaşını yönetecek ve 29 Ekim 1923’de de, Türkiye Cumhuriyetini (TC) kuracak ve Cumhuriyet ilan edecek olan TBMM’nin açılmasıdır.
SSCB, sosyalist bir devlet olup, tüm yurttaşlarının emekleri oluşan devletin, ekonomisi ve serveti, “Dünya Globalleşiyor” ayağına, sistem çökertildi ve halkın yıllarca biriktirdiği onca emeği, sermayesinin üstünde bir avuç hırsız, (bunlara paye olsun diye “Oligark” da deniliyor) çöktü;
Bugün tüm şehirlerimizde dolaşan malum yabancı plakalı devasa jiplerin sahipleri onurlu, Emekçi Anne, Babaların, adını siz koyun o çocukları oldular.
Maalesef ülkemizde ise, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının öncülüğünde kurulan TC, hem kamucu, devletçi, gerektiği yerlerde de özel sektöre de yer veren sosyal devleti.
Ancak, 24 Ocak 1980 kararları başlayan ve 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ile de taçlandırılan Laik, Demokratik ve Sosyal Hukuk Devleti olan TC’yi yıkma ve soyma süreci, 2000’lerden sonra da meyvesini vermiş, bugün yaşadığınız bu “müreffeh ve huzur dolu günlere” gelinmiştir.
Ey halkım siz, bilenleri görmeyip, yok sayıp, kendi adamınızı yoksa madamınızı “muhterem” etmeye kalktığınız sürece;
İktidarı her alanda elinde bulunduranlar da, bilenleri değil de, “bizden” dedikleri ile yönetim süreçlerini yaşatmaktadırlar.
Umarım, her türlü yalanın, dedikodunun gündeminde olan 2023, herkese biraz “akıl” ve “fikir” getirir.
Bedava ekmek, fare kapanında olurmuş.
Bugün, yaşadıkları bedava yaşamı hak ettiklerini düşünenler, yaşadıklarının bedelini dün de, bugün de birlerinin ödediğini, onların haklarını ve eemeklerini çalıp yediklerini, bunun da “kul hakkı” olduğunu umarım bir gün anlarlar.
Onurlu insanların yaşadığı bir ülkede, emek ve emekçilerin hak ettikleri değerlere, haklara ve güzelliklere sahip olacakları güzel bir yıl dileklerimle.
Yanıtla
İbrahim UYSAL