DÄ°RENE DÄ°RENE AMA AKIL VE Ä°LKE Ä°LE -1
Â
Anadolu’nun her ÅŸeyini çok severim, kültürünü, geleneÄŸini, örfünü, adetini yiÄŸitlik ve mertliÄŸini de.Â
   Bu yüzden oralarda otalıkta öylesine söylenen sözler hiç kulağımdan düşmez, küpe olur.
Â
  Örnek mi:
  “TavÅŸan daÄŸa küsmüş dağın haberi olmamış”,
  “DaÄŸ daÄŸa kavuÅŸmaz, insan insana kavuÅŸur”,
  “KomÅŸu komÅŸunun külüne muhtaçtır”,
   “Gülme KomÅŸuna, Gelir Başına “,
   “El eli yıkar, el de yüzü yıkar”,
   “Bir elin nesi var iki elin sesi var”,
 say say bitmez.
   Peki bütün bu laflara ne gerek var.
Â
   Manisa SOMA’DAN, Fernas Madencilik’te sendikaya üye oldukları için iÅŸten çıkarılan işçilere, arkadaÅŸları destek vermek, genel olarak da sendikal hakları için yapılan mücadeleden sonuç alınamaması yüzünden; Soma’dan 29 Eylül 2024 günü baÅŸlattıkları yürüyüş ile 2 Ekim 2024 ÇarÅŸamba günü Anayasa Mahkemesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Enerji Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve Ankara kamuoyuna seslerini duyurmaya çalışacaklardır.
Â
   Türkiye’de 5 Haziran 1947 yılında 5018 sayılı Sendikalar Kanunu’nun kabul edilmesi ile işçi sendikaları ile beraber iÅŸveren sendikalarının da kurulmasının yolunu açılmıştır.
  Taşıma, tekstil ve sınırlı da olsa sanayi dallarında kurulan sendikalar, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu TÃœRK-Ä°Åž’Ä° 31 Temmuz 1952’de Ankara’da kurmuÅŸlardır.Â
Â
  İşçilerin sendikalaÅŸmaları ile birlikte, 1961 yılında sosyal ve ekonomik haklara vurgu yapan yeni bir Anayasa da kabul edilince, iÅŸverenler de örgütlenmeye gereksinim duymaya baÅŸlamışlardır.Â
  Mustafa Kemal Atatürk’ün Selanik’te doÄŸduÄŸu evin bombalandığı yolundaki yalan haberler bahane edilerek 6-7 Eylül 1955 olayları yaÅŸanır; sonucunda da bazı sendikaların faaliyetleri durdurulur, TÃœRK-Ä°Åž’Ä°N çalışmalarına da kısıtlama getirilir.
Â
   Tarihin garip “cilveleri” vardır, bunlardan birisi de 27 Mayıs 1960 ihtilalidir. 27 Mayıs Ä°htilali/devrimi, TÃœRK-İŞ’in Uluslararası Hür İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na üyeliÄŸine izin verdiÄŸi gibi, 1957’de kapatılmış olan sendika birliklerinin çalışmalarına yeniden izin vermiÅŸtir.Â
Â
   TÜRK-İŞ, ülkedeki tek işçi sendikalar konfederasyonu olarak, ihtilalden sonra da 1961 Anayasasının hazırlanması aşamasında oluşturlan Kurucu Meclis’e 6 temsilci vermiş ve 1961 Anayasasında işçilere ve memurlara (çalışanlara) bir çok hakların verilmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Â
  Ülkemizde 1961 yılında 511 sendika ve örgütlü 298 bin işçi varken, 1966’da sendikaların sayısı 704’e ve sendika üyesi işçilerin sayısı ise 374 bine ulaÅŸmıştır.
Â
  İşçi sınıfının bilinçlenmesi ile birlikte, 1962-1963 yıllarından sonra işçi sendikalarının bazıları, sosyalist bir çizgiye oturmuÅŸ ve 1967 yılında da Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nu (DÄ°SK) kurulmuÅŸtur.Â
  MHP ile yakın iliÅŸkide olan işçiler de 1970’lerde Milli-Ä°ÅŸ Sendikası öncülüğünde Milliyetçi İşçi Sendikaları Konfederasyonu MÄ°SK’Ä° kurmuÅŸlar, özellikle iktidarların desteÄŸi ile de 1975’den sonra çalışmalarını yoÄŸunlaÅŸtırmışlardır.
Â
   Milli Selamet Partisi’ne (MSP) yakın olan sendikalar ise 1976’da HAK-İŞ’i (Türkiye Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu) oluÅŸturmuÅŸlardır. Â
Â
   18 Temmuz 2007’den sonra ise, Hak-Ä°ÅŸ Konfederasyonu AK Parti’ye açık desteÄŸini dile getirmiÅŸtir.Â
  Memur Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen) 1995’te kurulmuÅŸ, günümüzde ise mevcut iktidara yakın sürecini yürütmektedir.
Â
  Temmuz 2022 verileriyle Türkiye’de yaklaşık olarak 3,6 milyon memur, 1,3 milyon kamu işçisi ve 18 milyon da özel sektör işçisi vardır.Â
  Özel sektör işçileri içinde yaklaşık 2,5 milyonunun Türk vatandaşı sigortasız işçi, 1 milyonun da göçmen işçi olduÄŸu düşünülmektedir.Â
Â
   Özetleyecek olursak, Türk-Ä°ÅŸ (1952), Hak-Ä°ÅŸ (1976) ve DÄ°SK (1967) yılında kurulmuÅŸ üç büyük işçi sendikası konfederasyonudur.Â
  Kamu görevlileri/Memurların sendikalarının baÄŸlı olduÄŸu konfederasyonlar ise: Memur-Sen(1995), Türkiye Kamu-Sen(1992) ve KESK(1995)’de kurulmuÅŸtur.
Â
  Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de sendikalar, başlangıçta oldukları sınıfsal konum ve mücadeleden gittikçe uzaklaştırılmış ve konu sadece ekonomik, iş ve işçi güvenliği konusuna sıkıştırılmıştır.
  Tüm dünyada olduÄŸu gibi ülkemizde de sendikalar, 1960’lı yılların özgürlükçü ve SOSYAL DEVLET konumundan yaralanmış ve üyelerine bir çok haklar almışlardır.
Â
  Ne yazık ki, Kapitalist sistemin ekonomik bunalıma girmesi ve çıkışı da yerini liberal politikalarda bulması, ülkemizde Askerî darbeler ile birlikte Sosyal Devleti tasfiye etmiÅŸ, özelikle de 2001’den sonra da liberal ılımlı Ä°slamcı politikalar ve özelleÅŸtirmeler ile birlikte, yepyeni bir sürece girilmiÅŸtir.
Â
  Sanayi devriminden sonra, kapitalist sistemin ekonomik çıkışını hep yeni bir sistem yaratarak bulması göz önüne alınınca, bir de yapay zeka ve robotların üretim süreçlerine dahil olması ile birlikte, sendikaları da yepyeni bir süreç beklemektedir savı, pek de havada kalır bir siz olmayacaktır.