DOĞA VE İNSAN DOĞASI ÜSTÜNE…
Sevgili dostlar,
Dörtnala koşan at misali, hiç yavaş yürümedim. Yürüyemedim. Sanki arkamdan kurşun atan vardı da, koştum durdum hep.
Bir türlü rahvan olamadım.
Doğduğum coğrafyayla ilgili bir özellik olsa gerek. Zorlu, dağlık bir yörede, dağınık ve yoksul bir köyde doğup büyüdüm. Dik dağlara nasıl tırmandıysam, hayatta da hep tırmandım ve hala tırmanıyorum. Hayat kolay değildi. Ama; ben de zaten kolaycı değildim ki. Ağa, paşa, bey, aristokrat, burjuva çocuğu değilim. Torosların namlı karcısı; kendi yoksul gönlü zengin karlamacı Emin’in oğluyum. Böyle olmaktan her zaman gurur duydum. Çünkü rahmetli babam, namusluydu. Çalmadı, hak yemedi. Hiç kimseye de eyvallah etmedi. Yarım ekmeği varsa, ihtiyacı olanla bölüştü. Cömert, mert, yiğit, cesur, duygulu, sözlü kültürü güçlü, halk bilgesi bir insandı. Rahmetli babamı, soyu tükenen Torosların alakaplanına benzetiyorum. Pek çok özelliğimi babamdan almışım. Fakat; huyumu tıpa tıp ondan. Tez canlı ve ivecenim.
Dostlar,
Doğa ve insan doğası üstüne biraz da söyleşelim mi?
İnsan, su misali içinde bulunduğu kabın şeklini alıyor. Bizim kabımız dağlar. Toroslar. Boranı var, fırtınası var, yıldırımı var, böcüsü var, börtüsü var…
Hızlı düşün, çok şey düşün, hızlı yürü. Durma. Hiç durma. Koş, koş. Hızlı karar ver. Okuyup yazarken de böyleyim. Az okuyup az yazarsam, o gün görevimi tam yapmamış gibi oluyorum. Ne diyelim.
Doğal çevre; kültürel yapı ve kişisel özelliği belirleyen en önemli etkenlerden birisi. Belki de en başta geleni diyelim.
Oysa; sindire sindire düşünüp, yavaş yavaş acele etmek, ne güzel şeymiş.
Şimdi şimdi, daha yeni farkediyorum desem, hiç abarmış olmam.
YÜZLER/YOLLAR
Kıvrım kıvrım hayat yolu
Sisli puslu sağı solu
Dört tarafı diken dolu
Deriyorum hece hece
Şu dünyanın nerde düzü
Rengi tuhaf sahte yüzü
Baharı az hüzün güzü
Eriyorum yüce yüce
İnsan gördüm koca koca
Kafa mankurt titri hoca
Gizli yapı çoğu loca
Görüyorum gece gece
Yazı ve şiir: Himmet Cansız