DOLAR 34,2744 % 0.02
EURO 37,0183 % 0.03
STERLIN 44,4016 % -0.26
FRANG 39,5778 % -0.07
ALTIN 2.993,67 % -1,13
BITCOIN 66.439,37 -1.636

GÜNDEMİ GÖRELİM

Yayınlanma Tarihi : Google News
GÜNDEMİ GÖRELİM
0

Ne zamandır yazmaya geri dönmek istiyordum fakat gündemin değişim hızına yetişemiyordum. Neyseki bugün bir gün gecikmeli de olsa gündemin ucundan tuttum. 

Konumuz Devlet Bahçeli’nin sözleri ve konuğumuzda siyaset bilimci ve siyaset iletişimci Eren Aksoyoğlu. Kendisini Ankara siyasetinden çekip aldım. 

Hocam hoş geldiniz…

 

Merhaba İlker… 

 

Eren hocam, Devlet Bahçeli, ne dedi? Yani dediklerinin siyasette karşılığı nedir? 

 

Siyasetteki karşılığını her bir aktörün hamlelerinden anlamak mümkün. Çünkü İyi Parti dışındaki hiçbir aktör şu ana kadar MHP’nin teklifine kapılarını tam anlamıyla kapatmış değil. Hatta o kadar ki İyi Parti genel başkanının attığı yağlı urgan MHP lideri tarafından istendi. Hatta Bahçeli o urganla poz verdi. Yani o kapının kapanmasına da izin vermiyor. Zaten bir süredir Ankara’daki her büyük hamlenin bütün tarafların kazandığı bir oyuna dönüşmesi sağlanıyor. Bu da öyle bir oyun. Ayrıca Bahçeli’nin 25 yıllık periyotları anlamlandırdığını da görüyoruz. Çünkü Öcalan’ın 1999’daki yakalanma serüveninin arkasından Ankara’da beliren “ABD bize neden yardım etti” sorusu bu periyodun kapılarını zaten açıyordu. Yani belirli aralıklarla bir düzen değişikliğine gidilmesi şarttı. O düzen değişikliği enteresan bir şekilde AKP-MHP bloğunun sandıkla kaybetmesi ihtimalinin güçlendiği bu döneme denk geldi.

 

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda MHP lideri Bahçeli’nin Öcalan çağrısına tepki gösterdi, kürsüden idam ipi fırlatması hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu olay bana bir yerlerden tanıdık geldi. Onu da belirtmek isterim. 

 

Bu tamamen İyi Parti’nin içindeki dengelerle ilgili bir durum. Musavat Dervişoğlu bir süredir genel başkan olduğu partide liderliğini inşa etmekte zorlanıyordu. Hatta kanımca Meral Akşener, tıpkı Deniz Baykal’ın CHP’de yaptığı gibi geri dönmenin bir formülünü oluşturmaya başlamış olacak ki Dervişoğlu atak yapma gereği duydu. Zaten bir hafta kadar önceki bir medya planlamasına göre Dervişoğlu fotoğraflarının büyük kentlerdeki outdoor’lara girecekti. Bunu Dervişoğlu’nun konvoyunun Meclis’e giriş şovu ve yağlı urgan izledi. Kendi partisinin dışına vermek istediğini mesajlar olduğu açık. Ancak hangi sosyolojik hatta oturacağını belirsiz. Çünkü zaten MHP’nin oy bloğu dağılmıyor veya partiden uzaklaşanların sayısı çok az. Bunlar da belirli nedenlerden dolayı İyi Parti’ye yönelmiyorlar.

 

Özgür Özel’in konuşmasını baştan sona dinleyen biri olarak ne demek istediğini gayet iyi anladım fakat gene de size sormak istiyorum bir CHP’li olarak sayın Özel konuşmasında ne demek istedi?

 

Asırlık tarihine ve etkili muhalefetine rağmen CHP’nin yumuşak karnı Kürt sorunu. Burada belirgin, sınırları çizilmiş ve radikal görüşleri de içinde barındırabilecek bir Kürt sorunu politikası yok. Bunu besleyecek sınıfsal ve kimlik politikaları yok. Hatta Kürt kadınlarına da dokunacak kadın politikası da yok. Bütün bu yokluk hali içinde bir dizi açıklama duyuyoruz ancak bu açıklamalar retorik haline geliyor. Üstelik CHP’nin üzerinde makulleşmeyle şekillenmiş bir iktidar yolculuğu da var. Ama o zaman bir ülkücü lider “Öcalan’ı kürsüye çıkarın” dediğinde bütün bu makullük çöpe gidebiliyor. Tam da bunun kıyısındayız zannederim.

 

Sizce Cumhur İttifakında AKP mi yoksa MHP mi daha baskın?

 

Konunun ne olduğu çok önemli. Eğer dış politikadan söz ediyorsak açık ara AKP baskın. Zaten İsrail’in proaktif politikası nedeniyle MHP’yi ikna ettiler bile. Eğer güvenlik bürokrasisi konuşuyorsak MHP baskın. Esasen simbiyotik bir ilişkileri var ve bu ilişki türü birbirini önemli ölçüde tamamlıyor.

 

Bu sürecin başlamasın ittifakın hangi üyesi daha etkili olmuştur?

 

Bu süreç iktidarın bakış açısıyla İsrail’le, doğu Akdeniz’le, Kıbrıs’la ve Kürtlerin Ortadoğu’daki pozisyonuyla ilişkili. Dolayısıyla süreci başlatan dış konjonktüre bağlı bir dizi gelişme olmuştur. Bu da MHP’yi aktörleştiren bir durumu da yaratır.

 

CHP dışında sizce hangi parti bu olaya en iyi tepkiyi verdi?

 

Süreç çok karanlık yürüyor. Terör saldırıları da maalesef başladı. Bütün bu karanlık içinde herhangi bir partinin en iyi tepkiyi vermesi pek beklenemez kanımca. Üstelik iktidar partisi çıktıları itibariyle ilk çözüm sürecinde epey yara aldığını düşünerek elini olabildiğince kapatıyor.

 

Neden Selahattin Demirtaş değil de Abdullah Öcalan?

 

AKP-MHP bloğu Öcalan’ı elinde tuttuklarını düşünüyor. Hatta PKK kurmayları sıklıkla Öcalan’ın “tecrit altında olduğunu” belirterek çözülmeyeceklerini ifade ediyorlar. Üstelik bu blok süreci Öcalan üzerinden yönetirlerse Kürt hareketinde bir gençleşme yaşanmayacak, bir jenerasyonu kökünden kazıma şansına erişecekler. Bütün bunların yanında  Türkiye açısından daha ilerici bir dinamiği de iğdiş etmiş olacaklar.

 

Yapılmaya çalışılan yeni anayasada bu kadar önemli ne olabilir sizce?

 

Ben bir önem affetmiyorum. Yeni Anayasa konuşmaları bazı aktörleri yerinden hareket ettirmenin kaldıracı oldu. İyi bir araç Anayasa. Ancak iktidar anayasa yapamaz, kendine daha geniş bir meşruiyet alanı sağlayacak yasalar birliği yapar sadece.

 

Sizce terör bu girişimle biter mi? Ya da bitmesi için ne gerekiyor? Anayasanın ilk dört maddesinin düzenlenme ihtimali bir çözüm mü?

 

Eğer zamanının geldiği düşünülürse biter. Bunun iki tarafı var. Taraflardan biri bunu bir tasfiye operasyonu olarak görmezse bitebilir. Dolayısıyla bir konuşma zemini açılır. Belki o zemin oluştuğunda Türkiye’yi daha genç bir jenerasyon yönetiyor olabilir. O jenerasyonun her koşulda makullüğü bir kenara bırakıp radikal zannedilen fikirlerin peşinden gitmesi gerekebilir. Bunu Erdoğan-Bahçeli ikilisi sürdürülebilir kılamazlar. İçinden geldikleri siyaset geleneği buna izin vermez. 

söyleşi için  teşekkür ederim…

YORUM YAP