Gurbetten Sılaya!
Bizim ile gidip, vasıl olursan,
Sıladan yolun gözlerdi, dersin.
Eylenip de biraz orda kalırsan,
Yıkanır göyneği, çitmezdi, dersin.
Meyan kökünden şerbet olurdu;
Gençlerin gidişi gurbet olurdu.
Büyükler, dertliye hemdert olurdu,
Aranan bulunur, yitmezdi, dersin.
Süvük altı, Yusuf’cuğun yuvası,
Mest ederdi hafızların duası.
Kaynayınca anamızın çorbası,
Tüterdi; kokusu gitmezdi, dersin.
Yaz ayları yatılırdı damında;
Gezilirdi Karadağ’ın çamında.
Toplanırdı üzümleri bağında,
Olurdu pekmezi, yetmezdi, dersin.
Özledik anamın maviş gözünü,
Dinledik babamın özlü sözünü.
Araştırdık asaletinin özünü;
Saygıda kusur etmezdi, dersin.
Şimdi kalmadı Ayrancı pazarı,
Ziyadeymiş okuyanı, yazarı.
Gurbetteymiş kendisinin mezarı;
Memleket hasreti bitmezdi, dersin.
Nihat Türkeri