ŞİFAU’L KULUB LİKAU’L MAHBUB
Bu yazımda sizlerle Türk sanatının klasiklerinden olan Kaplumbağa Terbiyecisi tablosunun hikayesini kısaca paylaşmak istiyorum.
1906 ve 1907 yıllarına ait iki farklı versiyonu olan “Kaplumbağa Terbiyecisi“ adlı tablo, acaba ne anlatmak istiyor?
Osman Hamdi Bey’in bu tablosu, geri kalmış bir toplumu çağdaşlaştırmaya çalışan bir aydının yorgun hâlini anlattığı şeklinde yorumlanmıştır. Yaratılışı itibariyle yavaş hareket eden kaplumbağalar “tembelliği” temsil etmektedir. Resimdeki terbiyecinin bizzat Osman Hamdi Bey’in kendisi olduğu da iddia edilir. Yorgun ve bilgece bir tavırla, sabır gerektiren bir iş olarak kaplumbağaları terbiye ederken, elindeki ney ve sırtındaki nakkareden yardım alır. Yani, değişime direnen bir toplumu sanat yoluyla çağdaş seviyeye getirmek çabasındadır.
Tablonun tek ışık kaynağı olan, odanın önündeki alçak pencereden gelen ışık, terbiyeciyi aydınlatırken, kaplumbağaların ışığa arkalarını döndüğünü görüyoruz. Bu durum, bize çağdaşlaşmak istemeyen toplum mesajı vermek istediğini düşündürür. Her şeye rağmen, tablodaki yorgun bilge, kaplumbağaları eğitmeye ve sahip olduğu birikimi aktarma çabasına devam eder.
Fakat sonradan edinilen belge ve bilgilere göre, Osman Hamdi Bey’in Japonya’daki “Kaplumbağa Terbiyecisi“ gravüründen haberdar olduğu ve bu gravürü bir dergide görmüş olduğu ortaya çıkmıştır.
Pek çok özelliği olan bu tabloda yer alan kapının üzerindeki yazıda şifau’l kulub likau’l mahbub yazdığı biliniyor. Yazı, “Kalplerin şifası sevgiliye kavuşmaktır“ anlamına geliyor. Bu yazının ışığında benim aklıma gelen ise, tablonun çağdaşlığı reddeden bir toplum değil, tam aksine bilgiyi paylaştıkça değişen, öğrenen ve ilerleyen bir toplumu yansıttığıdır. Çünkü Osman Hamdi Bey yalnızca bir ressam değildir; O, aynı zamanda ilk arkeoloğumuz, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin yöneticisi ve Türkiye’de müzeciliğin yanı sıra ilk güzel sanatlar okulunun kurucusu
Semra ERKAL
Ressam Heykeltıraş