KİM NE ÖRMÜŞ, KİM NE DÖŞEMİŞ, VE DE KİM NE SÖKMÜŞ?
AKP Genel Başkanı ve de sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN, fırsat buldukça başında bulunduğu ülkemizin ve de Cumhuriyetimiz’ in kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK ile boy ölçülmeye kalkıştığı, sataştığı, hepimizin malûmudur.
1924 ilâ 1938 yılları arasında Türkiye yüzölçümü üzerinde 2815 km demiryolu döşenmiştir.
Okuduğum yazıların satır aralarından öğrendiğim ve de Sivaslı bir asker arkadaşımın dedesinden dinledikleri ile örtüşen bilgiler de doğrular.
Sivas demiryolu hatlarında çalışan işçiler, isyan ederler. Çünkü dinamit bitmiştir. Makina ise hiç yoktur.
İşçilerin isyanını duyan ATATÜRK Ankara’dan hareket edip, yeni açılmaya başlanmış ve sert kayalar nedeni ile çalışmaların durduğu bir tünelin önünde, kazmalı kürekli işçileri toplar ve dertlerini dinler.
İşçilere hak veren ATATÜRK’ün son cümleleri şöyle olur: “Ben sizden bir günde bu tünelin öbür uçuna çıkmanızı beklemiyorum. Bana her biriniz bir günde bir yumurta büyüklüğünde bir taş kırın yeter. Fazlasını istemiyorum” der.
Ve işçilerin bu konuşmadan sonra moralleri yükselir, ATATÜRK daha oradan ayrılmadan, avuç içlerine tükürüp, “Ha bismillah” deyip, kazmaları ile taş kırmaya başlarlar.
Ve de ATATÜRK, Osmanlı döneminde Türkiye toprakları üzerinde döşedikleri demiryollarının işletme hakkına sahip Avrupalı yabancılardan da 4000 km üzerindeki demiryolu hattını ihale açmadan, borç almadan ve her kuruşunu ödeyerek, satın alıp, devletleştirmiştir.
Mustafa Kemal ATATÜRK, 1924 ilâ 1938 yılları arasında, teknolojiden yoksun bir dönemde, döşediği ve de satın aldığı demiryolu hatları ile
yaklaşık 7000 km demiryolu ağını, milli servetimiz olan TCDD’a ilave etmiştir.
AKP döneminde, en son teknoloji ile metro hatları da dahil 1081 km demiryolu hattı döşenmiştir.
Ve de bu hatların döşenmeye başlandığı günlerde, bizlerde bir umut ve sevinç oluşmuştu.
Kendi aramızdaki dost sohbetlerimizde: “Demiryolu döşeyen millidir” diye konuştuğumuz oluyordu.
Ve de gel gelelim; nasıl döşenmiş olduğu pek iyi bilinmeyen bu hatlarda, devrilen trenlerin ve de yaşamını yitiren insanlarımızın durumu ise; farklı bir yazı konusu olmalıdır.
ABD, 1950’den başlayarak, iç işlerimize burnunu sokmaya başlar, verdiği borçlarla DP hükümetlerine, Türkiye’de insan, hayvan ve eşya taşımacılığını, satmaya başladığı motorlu karayolları araçlarına alan açmak İçin, 2500 km demiryolunu söktürerek veya devre dışı bıraktırarak, TCDD işletmesinden çıkartmıştır.
Evet; şimdi oturup düşünmek ve de sorgulamak zamanı!
Bu topraklarda ve de hangi şartlarda kim ne döşemiş, kim ne örmüş ve de kim neden sökmüş?
Remzi UYSAL