LOZAN VE TOZAN YALANLAR
Bilgi ile Cehaletin arasındaki en önemli fark, bilgi kaynağa dayanır ve her şeyi ile ispatı gerekir. Cehalet ise, bilgisizlik, bilgi eksikliğidir.
Olaylara bakarken, gerçekçi bakmanız gerekir. Yoksa, Erdal İnönü’nün deyişi ile, “Gerçeklerin, bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır”.
Bilginin gerekçelere dayanması gerektiğinden sorunu yoktur. Cehaletin en büyük sorunu ise, sorgulamadan kabul etmesidir. O yüzden, cahiller bilgiden korkarlar ve düzenlerini sürdürmek için hep cehaletin ateşine odun atarlar.
Sık sık da yazılarımda değinirim, böyle olmasa, Üniversitede üst düzey yönetiminden sonra, YÖK Denetleme Kurulu üyeliğine de atanan “Prof. Dr.” sanlı bir kişinin, “Ben her zaman cahil halkın ferasetine güveniyorum” sözü, söylenecek bir söz müdür?
Toplumun bir çok kesiminde bu tür kişilerin söyledikleri sözleri, hamaset olmaktan çıkartıp, kabul görmesini; “kör cehalet” olarak saymanın dışında açıklamak olası değildir.
Maalesef bizim eğitim sistemimiz bilinçli bir şekilde 1950’lere doğru bozulmaya ve uluslararası emperyalizmin etkisi altına girmeye başlamış ve bu cehalet ve cesaret ile de, pervasızlık “Lozan Antlaşması”nın gizli maddelerinin olduğu ve bunun da 100 yıllık bir süreyi kapsadığı yalanı, bazı çevrelerin emellerine hizmet etmiştir.
Özellikle Sevr Antlaşmasını, Lozan Antlaşmasından daha geçerli sayanlar, bu dedikoduları sık sık yinelemektedirler.
Anadolu’da farklı kişilere atıf edilerek söylenen bir söz vardır, “bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye”.
Ortada ne söz var dayanağı olan ne de söyleyenlerin o özlü sözde ki tanımları. Her ikisi de boş.
Evet, devletlerin bir takım gizli antlaşmaları, sözleşmeleri olabilir. Bunlar da dayanağını yasa ve anayasadan alması gerekir.
Uluslararası bir antlaşmaya, görüşmeler yapmaya ve imzalamaya kimlerin yetkili olacağına da, TBMM yetki verir.
Lozan Barış Antlaşması (Lozan Sulh Muâhedenâmesi), 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre’nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle, Britanya İmparatorluğu, Fransız Cumhuriyeti, İtalya Krallığı, Japon İmparatorluğu, Yunanistan Krallığı, Romanya Krallığı ile Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı (Yugoslavya) temsilcilerince imzalanmıştır.
Dönemin TBMM’sinin bilgisi dahilinde imzalanan bu antlaşma ile ilgili olarak, Türkiye dışında taraf olan hiç bir ülke tarafından da “gizli” bir maddenin olduğuna ilişkin bir açıklama bulunmamaktadır.
Bir yurttaşın sorusuna ilişkin CİMER’in “Lozan Antlaşması’nın hiçbir gizli maddesi bulunmamaktadır” yanıtı da son derece açıktır.
Hele bu antlaşmanın imzalandığı dünya koşullarında, Lozan’ın gizli maddelerinin olması, hiç olası değildir.
Emperyalizm, dünyayı parçalamış ve bir dünya/paylaşım savaşı çıkarmıştır. İngiltere’nin bir takım ayak oyunlarına önlem olarak da ABD Başkanı Wilson, ABD Kongresi’nin 8 Ocak 1918’deki oturumunda yaptığı konuşmasında, savaş sonrasında yapılacak barış antlaşmaları ile ilgili görüşlerini 14 maddede sıralar.
Wilson Prensipleri olarak bilinen söylemin ilk maddesi de şöyledir: “Tam bir açıklık içinde varılmış barış anlaşmalarından sonra, hiçbir özel uluslararası anlaşmaya gidilmemeli ve diplomatik etkinlik her zaman içtenlikle ve kamuoyunun gözü önünde yürütülmelidir.”
Böyle bir dönemde, ABD’nin de dolaylı olarak taraf olduğu ve gözetlediği süreçte imzalanan bir antlaşmanın, Wilson İlkelerine aykırı olması ve hareket edilmesi düşünülemez.
Ayrıca, Lozan Antlaması için görevlendirilen kişileri de TBMM tarafından seçmiş ve yetki vermiştir. Burada alınan kararlar da TBMM’nin bilgisi dahilindedir. Toplantı tutanakları da oradadır.
Birinci TBMM tarafından imzalanan, İkinci TBMM tarafından da onaylanan antlaşmayla, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı ve Misak-ı Milli, itilaf devletleri tarafından resmen tanındı ve kabul edildi, Sevr Antlaşması ise, geçersiz hale geldi.
Her şey bu kadar ortada ve aleni iken, hangi amaç ve niyet, LOZAN ANTLAŞMASININ hala 100 yıllık ve gizli maddelerinin olduğunu iddia edebilir ki.
Bilgi, cesaret, yurtseverlik ve adanmışlığın timsali olup, TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN TAPUSU olan LOZAN ANTLAŞMASI bu kadar hafife alınmasına izin verilmemelidir.
Bu ülkenin Üniversitelerinin TARİH Bölümleri ne işe yarıyor ki!.. Böyle bir konuda da ortak bir deklarasyon yayınlanmazsa ne zaman?
Ülkeme kıymayın.
LOZAN, 100 yıllık değildir, olmasın da!..
Son bir not. Osmanlı Devleti ile İtalyan Krallığı arasında, Lozan Şehrinin bir semti olan “Ouchy”de de ve 18 Ekim 1192’de bir antlaşma imzalanmış ve adına da, Uşi Antlaşması denilmiştir.
Gerici çevreler ve Cumhuriyet düşmanları, Osmanlı’nın imzaladığı UŞİ Antlaşması ile TC’nin imzaladığı LOZAN Antlaşmasını özellikle karıştırılmaktadırlar.
Yaşasın LOZAN!..
#LozanAntlaşaması #UşiAntalaşması #Lozan100Yıllıkyalanı
İbrahim UYSAL