ROK, ESKİ EŞİ NAGEHAN İÇİN:
“SEVGİLİSİ YUNAN AJANIYDI” DEMİŞ.
NAGEHAN DA ROK İÇİN:
“BANA EKONOMİK, FİZİKSEL VE PSİKOLOJİK ŞİDDET UYGULADI..”DEMİŞ
Her ikiniz de; tetikçi, yargısız infazcı, operasyon çocuğu değil miydiniz?
Aşağıda, üç yıl önceki yazımı paylaşıyorum.
NAGÂHAN ALÇI’YA CUMHURİYET DERSİ
Habertürk yazarı Nagehan Alçı, yine zırvalamış:
“Özünde batıcı ve batılılaşmacı bir ideoloji olan Atatürkçülüğün ruhuna el Fatiha okuyabiliriz.”
Atatürk hiç bir yerde ‘batılaşma’ dememişti.
Peki ne dedi? ‘Çağdaş uygarlık/muaasır medeniyet’ dedi.
Çağdaş uygarlık batının tekelinde de değil.
Atatürk, emperyal batıya rağmen çağdaşlama dedi. Coğrafi olarak; doğu/batı, güney/kuzey yön. Ama; kültür ve uygarlık anlamında simge. Simgeleri kavsallaştıran algılar. Bakış açısı.
Algılar da zaman ve mekana göre; değişken/ görece. Zaman ve mekanı ölçüt alırsak, hangi kültürler uygar/ çağdaş kabul edilebilir?
Sümerler (ki Asyagil bir kültür, dilleri Türkçeyle aynı dil öbeği olan Ural/Altay Dil kümesinden). Hititler. Etrüskler (Roma uygarlıgının dayandığı temel, Asyagil oldukları savı da çok güçlü).
Eski Mısırlılar, Eski Yunanlar, Aztekler, Uygur/Uygar Türkleri, Horasan kültür havzası vb.
Günümüzde Joponya, Kuzey Avrupa ülkeleri, Kanada, hadi kısmen de Batı Avrupa diyelim.
Kuruluş döneminde de Türkiye Cumhuriyeti.
Bencil/egoist kişiler, kendi kültürünü merkeze koyan/etnosantrik toplum ve devletler, asla uygar kabul edilemez.
Ki; sözüm ona çağdaş batı hala etnosantrik!
Kendi inanç ve kültürünü dünyanın merkezine koyma israrı devam ediyor. Uygarlık insanlığın ortak ürünü. Geçmişten bugüne, her halkın; nitel veya nicel katkı koyduğu evrensel birikimdir uygarlık. Çağdaşlık; insan/toplum veya devletin; her anlamda gelişmesi, gelişimini sürekli kılabilmesi durumu.
Bilim, kültür, sanat, edebiyat, felsefe, teknoloji alanlarında söz sahibi olması.
En önemlisi de, uygar/ çağdaş olmanın ilk koşulu; etik/ahlaklı olmaktır.
Peki teknolojide gelişmediği halde, uygar kultürler de yok muydu? Vardı.
Kızılderililer uygar değil miydi? Doğayla barış içinde yaşayan bilge bir topluluk nasıl uygar olmaz? Başka canlılara saygılı, kendine zarar vermediği takdirde, bir başkasına zarar vermeyen her insan ve toplum uygardır, doğal olarak da çağdaş.
Doğayı tüketmeden beslenen birey ve toplumlar uygardır.
Yönü, inancı, rengi, dinî, ırkı ne olursa olsun; köleci ve sömürgeci kültürler barbardır.
Eski Türk kültürü doğayla iç içe. Doğaya saygılı. Kadın erkek eşitliği de var eski Türklerde. Kurultayda Hatun/Katun, Kağanla birlikte oturuyorsa, o zamana göre bu uygarlık değilse, ya nedir? Hatun yabancı elçileri bile kabul ediyor. Demek ki bozkır kültürü de uygar.
Kadını erkeğe eşit gören Bektaşi Türk felsefesi, insanı merkeze koyan evrensel bir felsefe.
Deyimi yerindeyse; tam bir çağdaşlık manifestosu.
Ve Cumhuriyet…
Cumhuriyet akıl ve bilime dayanan, laik ve demokratik ulus devlet projesi. Anadolu birikimini, Türk tarihini, salt Osmanlıdan ibaret sanan bre aymazlar! Siz ne anlarsınız aydınlanmadan da cumhuriyeti tartışırsınız.
Cumhuriyet; tebayı birey, cemaati toplum, ahaliyi halk, ümmeti millet/ulus yapan aydınlanma devriminin adıdır. Cumhuriyet; dini/inancı, din simsarlarının elinden alıp halka verdi. Zaten inanç da devlete değil, bireylere aittir. Özeldir. Vicdan işidir. Bireyin kutsalıdır. Her türlü kutsala saygı duymak, zaten herkesin de temel sorumluluğu.
Cumhuriyeti savunup korumak; ben bireyim, ben yurttaşım, ben insanım, biz toplumuz, biz halkız, biz ulusuz diyen herkesin; hem görevi, hem de ödevidir.
Sabah akşam durmadan, ağzı yalan yanlış zehir saçan Nagahan Alçı!
Atatürk cumhutiyeti olmasaydı, höykürecek yerin bile yoktu!
Son söz;
Ben ağa paşa, han hanedan çocuğu değil; Torosların namlı karcısı Emin ve tarlalarının emekçisi dindar kadın Ümmühan’ın çocuğuyum.
Ve dahi, Atatürk cumhuriyetinin çocuğu.
Görev başıdayım. Çünkü ödevim var.
Ödevim, yaşadığım sürece; cumhuriyeti koruyup geliştirerek, sonsuza kadar da yaşatmaktır.
Himmet Cansız