Her zaman tecrübelerinden yararlandığımız yaşlılarımıza sevgi ve saygıyı dile getirmek için, 1982 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından 18-24 Mart tarihleri arası “Yaşlılara Saygı Haftası” olarak ilan edilmiştir. Ülkemizde de her yıl 18–24 Mart tarihleri arası “Yaşlılara Saygı Haftası” olarak kutlanmaktadır.
Yaşlanma, tüm dünya ülkeleri açısından önemi her geçen gün artan evrensel bir gerçekliktir. Bireyin yaşamını uzatmanın yanında yaşlılık döneminde sağlığının geliştirilmesi de önem taşımaktadır. Sağlıklı yaşlanma, her yaştan insanın sağlıklı, güvenli ve sosyal olarak aktif olabileceği bir hayat tarzını benimsemesiyle mümkün olacaktır. (TC. Sağlık Bakanlığı.)
Bizleri bugünlere ve geleceğe hazırlayan yaşlılarımız için yaşamı kolaylaştırmak ve yaşama sevinçlerini canlı tutarak sağlıklı, huzurlu ve kimseye muhtaç olmadan yaşamalarını sağlamak hepimizin sorumluluğudur. Ancak bu sorumluluğu yerine getirirken onlara arkadaşlarınıza davrandığınızdan biraz daha sabırlı, nazik ve hoşgörülü olmalısınız. Çünkü size çok kolay gelen birtakım işler, onlar için yapması zor olabilir. (Kumbara Dergisi)”
Yaşlanma ile ilgili olumlu inançlar demans riskini azaltabiliyor
ABD’de yapılan bir çalışmaya göre, yaşlanmaya karşı olumlu bir tutum sergileyen yaşlıların, genetik olarak demansa yatkın olsalar bile, bunama geliştirme kötü şansları daha az. Yale Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, 60 yaş üstü 4,000’den fazla yetişkinden oluşan bir grup üzerinde çalışarak yaşlanma ile ilgili olumlu inançları olanların yüzde 44’ünün, olumsuz inançlara sahip olanlara göre, demans geliştirme riskinin daha düşük olduğunu saptıyor.
Demansa genetik yatkınlığı olan kişiler arasında risk neredeyse yarı yarıya daha az.
Ortalama yaşı 72 olan 4.765 “demanssız” yetişkin çalışmaya alınıyor. Her iki yılda bir katılımcılara, bilişsel değerlendirme yapılmadan önce, çevreden edindikleri yaşlanmayla ilgili inançları “Yaşlanmaya karşı tutum” ölçeği ile değerlendiriliyor: “Yaşlandıkça kendimi daha çok değersiz hissediyorum” gibi ifadeye şiddetle katılmışsa, yaşlanmayla ilgili daha olumsuz bir inanca sahip olduğunu gösteren bir puan alıyor. Fakat aynı fikirde olmayanlar, yaşlanmanın olumlu bir görünümünü belirten bir puan alıyor.
Demansa genetik olarak yatkın insanlar üzerindeki potansiyel etkilerini değerlendirmek için, örneklemde yer alan insanların yüzde 26’sı, ABD nüfusunun yaklaşık dörtte birini etkileyen, demans için en güçlü risk faktörlerinden biri olan APOE-e4 gen varyantının taşıyıcıları.
Araştırmacılar, genel olarak yaşlanma ile ilgili olumlu inançları olan katılımcıların olumsuz inançlara sahip olanlara kıyasla, demans geliştirme riskinin, dört yıl boyunca, yüzde 43,6 oranında daha düşük olduğunu saptıyor.
APOE-e4 genine sahip olanlar arasında fark daha da belirgin: Geni olup olumlu inançlara sahip olanlarda, olumsuz inançları olanlara göre, demans geliştirme riski % 49,8 daha düşük. Bu, yaşlanmayla ilgili pozitif inançların, demansın en köklü genetik risk faktörlerinden birinin riskini azaltabildiğini gösteriyor.
Araştırmacılara göre, yaşlılık ile ilgili inanışların demans gelişmesine yol açmasının nedeni stres olabilir. Yazarlar, “daha olumlu yaşlılık inançlarına sahip bireylerin daha düşük stres seviyelerine sahip olduğunu bulduk. Aksine daha olumsuz yaş klişelerine sahip olanlar strese karşı daha şiddetli yanıt veriyordu. Bizim düşüncemize göre stres, bu çalışmada gözlemlediğimiz mekanizmanın bir parçası olabilir.” diyor. Çalışmayı yorumlayanlar ise, daha kesin sonuca varmak için bu konuda daha başka çalışmaların gerekliliğine işaret ediyor.
Olumlu 15 Güçlü İnanç
1. Benim hakkımda başkalarının söylediği şey onların problemi, benim değil.
2. Endişelenmeme gerek yok, asıl onlar benim onlar hakkında ne düşündüğümden endişe duyarlar.
3. Ben “kendim” olmak için özgürüm.
4. Hayat mükemmel değil, ama kesinlikle harika.
5. Kötü günler (im) de olabilir
6. Mücadele ettiğimde bile minnettar olmak için çok şeyim var.
7. Her deneyim sadece başka bir önemli derstir.
8. Her şey kalıcı değildir.
9. Yanlış yapmak, doğru olmanın ilk adımıdır.
10 Beni gereksiz frenleyen inançları ve rutinleri değiştirmem lazım.
11.Olumsuz düşüncelerle mutlu olamam, mutluluğa sadece olumlu düşüncelerimle ulaşabilirim.
12. Acıklı/üzücü düşünceler ve yargılar mükemmel mutluluğu engeller.
13. Kaliteli zaman geçireceğim kişileri seçmem önemli.
14. Dünyayı daha mutlu bir yer haline getirebilirim.
15. Hayattaki her şeyin kolay olacağı beklentisi yersizdir.
Mutlu bir evlilik çiftleri neden daha sağlıklı yapıyor?
Daha sağlıklı alışkanlıkları geliştirmeye yardım eden bir eş, eşinin daha uzun yaşamasını sağlıyor.
“JAMA Internal Medicine” dergisinde Mart 2015’te yayınlanan “English Longitudinal Study of Ageing” çalışmasına göre, eğer eşleri de aynı şeyi yapıyorsa, çiftlerin sağlıklı davranışları benimseyip sürdüreceğini saptıyor. Örneğin bir eş sigarayı bırakmak, fiziksel aktivitede bulunmak gibi olumlu bir davranışta bulunursa diğer eşin de olumlu sağlıklı bir davranışta bulunmasının mümkün olduğu belirtiliyor. Fakat zayıflamak için diyet yapmakta aynı durum gözlenmiyor.
“Brigham Young University” çalışmasına göre evli kişiler hayattan daha çok zevk alıyor ve yalnız yaşayanlara göre kan basıncı düzeyleri daha sağlıklı oluyor. Fakat evliliğin kalitesi burada önemli.
“Duke University Medical Center”de yapılan bir araştırma, orta yaşa ulaşan evli bireylerin genellikle daha uzun yaşadığını belirtiyor. Eşini kaybetmek veya yalnız yaşamak, orta yaşlarda ölüm riskini artırıyor ve ileri yaşlara erişim ihtimalini azaltıyor.
Birlikte ele alındığında bu bulgular, özellikle tatmin edici evlilik yaşayanlarda, evliliğin sağlıkla birlikte mutluluk ta sağladığını gösteriyor. Araştırmacılara göre, “sağlıklı davranışların bulaşıcı olması bunun bir nedeni. Biz sıklıkla bize yakın olanların davranışlarının aynasıyız. Bir eş aynı zamanda sağlıklı alışkanlıkları paylaşan bir kişi. Eğer bir dostunuz varsa birlikte yürümeye meyillisinizdir. Bir eş de en iyi dosttur. Birbirini destekleyen iki kişi, beyinlerini de birlikte ateşler.”
Evcil hayvanlar zihinsel sağlığın iyileşmesine yardımcı oluyor
Aralık 2016’da “BMC Psychiatry” de yayınlanan bir çalışmada kedi, köpek, kuş gibi evcil hayvanların zihinsel rahatsızlıkların giderilmesine yardımcı olduğu belirtiliyor.
İngiltere’den araştırmacılar elliden fazla yetişkine zihinsel durumlarını uzun süreli etkileyen, evcil hayvanların sosyal ağlarında oynadıkları rolü soruyor.
Kişilerin % 60’ı evcil hayvanları aile fertleri, arkadaşları ve hobilerinden daha yüksek seviyede, en önemli çembere yerleştiriyor. %20’si ise ikinci çembere.
Birçoğu evcil hayvanların varlığının ve yakınlığının bir sükûnet kaynağı olduğunu belirtiyor.
Baş araştırmacı, “bu çalışma süresince konuştuğumuz insanlar, evcil hayvanların zihinsel hastalıklarıyla ilişkili belirtileri yönetmelerine yardımcı olmak gibi çeşitli olumlu roller oynadıklarını söylüyor. Evcil hayvanlar özellikle kriz dönemlerinde yararlı oluyor. Hayvanlar hastalara (sahiplerine) aile fertleri veya sosyal ilişkilerinden daha fazla koşulsuz ve benzersiz destek sağlıyor. Buna rağmen evcil hayvanlar kişilerin bakım planlanmasında dikkate alınmıyor” diyor.
Araştırmacılara göre, sonuçlar evcil hayvanların, uzun süreli zihinsel sağlık problemlerinin hallinde bir ana kaynak olarak ele alınması gerektiğini gösteriyor.