TOPRAK İNSAN VE TOHUM-2
Hayat…
Toprak ve küçücük bir tohumdan
İbarettir aslında…
insan;
Tohumlar arasından
En güzelini seçer,
Şevkat ve umutla
Toprağa incitmeden eker,
Aradan günler, haftalar geçer
…
Tohum yarar toprağı
Günü görmek ister…
Cılız ve korunası bir fidedir artık,
Sonra güneşe daha yakın olmaya
Ve büyümeye karar verir…
Sabır ve azim ile sulamaya devam eder,
Çapalar, sular onu insan…
Artık fidan olmuştur
Bizim küçük, aciz fide,
Alır topraktan, sudan, havadan, ve güneşten;
Mineral ve vitaminlerini,
Dal verir, yaprak açar, serpilir
Ve ağaç olmak için eder tüm yeminlerini…
Bahar gelmiştir;
İçmeli suyu, çiçek açmalı der…
Gülmeli insana, neşe saçmalı der,
Açar çiçeklerini her sabah kokar misk-i amber
…
Aradan aylar yıllar geçmiş,
Ve fidan yeminini yerine getirmiş,
Kocaman bir ağaç olmuştur…
Artık güçlü, sert kabuklu, dallı, budaklı
İri yapraklı bir ağaçtır ki artık telli, çardaklı
İnsan, oturup gölgesinde serinler,
Fakat ağaç anlamamıştır…
İnsan;
Çapalayıp toprağı, su vermeye devam eder,
Bir sebebi olmalı bu sabrın der,
O sırada İnsan, okşar gövdesini ve şöyle der;
Hadi güzel ağacım bize meyve ver! …
Ağaç anlamıştır teşekkür zamanının geldiğini,
O’da, mutlu edecekti çiftçi, emekçi sevdiğini,
Bir müddet sonra…
Çiçeklerin yerine;
Tatlı, iri, sulu meyveler geçer…
Bir anda doldurur her yerini kuşlar, böcekler…
Mutludur ağaç;
Artık bir sürü dost edinmiştir,
Ve sonunda aradığını bulmuştur,
Sanır ki hep böyle gidecek…
İnsan, meyveleri hasat eder,
Çocuklar, sırıklarla taze dallarını kırıp
Yeşil yapraklarını döker,
Yine de mutludur ağaç…
Yıllar soluksuz gelir, geçer…
Kışlar, baharlar, yazlar, güzler eskitir sağlam gövdesiyle,
Bir gün insan elinde yeni tohumlarla çıkagelir
…
Güneş atık daha acımasız ve sıcak,
Rüzgar soğuk ve hoyrattır,
İnsan da uğramaz olur gölgesine,
çünkü başka tohumlarla uğraşmalıdır.
…
Ağaç önce ağlar içten içe…
Ve çiftçi dostuna küser…
Hava iyice soğur, ayaz daha sert geçer…
…
Anlar ki kimseden fayda yok artık,
Topraktan, sudan, havadan, ve güneşten aldığı borcu;
Yapraklarını dökerek öder…
Ağlar ağaç…
Yağmurla birlikte, gök gürültüsüyle
Yetmemiştir çiftçiye verdikleri,
Hava iyice soğur, acı zemheri…
İnsan ısınmak için gelip dallarını keser,
Meyveler, yapraklar, dallar gitmiş,
Dost edindiği kuşlar böcekler;
Deler yaşlı gövdesini arsızca ince, ince yer
…
O heybetli ağaç yaşlanmış,
Kurumuş, kararmış, her yanını diken, çalı sarmış…
Geriye sadece yere sarkan;
Cılız, kuru, aciz dallar kalmış…
Çocuklar O’ndan korkar,
insan ise kuru dallarını kırıp, toplar olmuş,
Birbirini seven genç insanlar;
Sivri kamalarla gövdesine isimlerini kazımış
…
Bir sabah derin bir acı ile uyanmış ağaç güne,
Çiftçi elinde bir balta ile vuruyormuş gövdesine,
Ağaç;
Bağırmaya, haykırmaya, ağlamaya başlamış
Taak, taaak, taaak!
Yaşlı gövdesi dayanamamış bu acıya…
Birkaç balta darbesiyle;
Çatırdaya, ağlaya yıkılmış ağaç toprağa,
Önce yar sonra yük olan dostları,
Kuşlar, böcekler de terk edip gitmiş…
Koca gövdesi düştüğünde tarlaya,
Çocuklar çıkmış üstün güle, oynaya,
Geriye sadece toprak üstünde kısa bir kök
Yanında ölü yatan bir zamanlar onun olan
Gövdesi duruyormuş boylu boyuna…
Bununla da yetinmemiş çiftçi;
Ondan geriye kalan kökü de sökmüş topraktan,
Son kez ödemiş borcunu insana ve suya,
Geriye kalan kuru kabuk parçalarıyla…
Sonunda anlamış ağaç;
Tek dostunun toprak olduğunu,
Ve adamış toprağa sonsuza dek,
Tüm tohumlarını.
Toprak sonunda insanı da alır koynuna…
Karakter ve yapısına göre; Yeni tohumlarla yeniden doğar dünyaya.
Ağaç, çiçek, meyve, sebze ve diken olur .