TÜNEKTEPE OLAYINI DOĞRU OKUMAK
Bir toplumda, ülkede ve ailede bir olay ya da konuyu doğru okumanın, analiz etmenin yolu, doğru bilgi ve eğitimden geçer.
Elbette ki sosyal ve siyasal olayların bir çok yolu ve yönü vardır. Bu nereden ve nasıl baktığınıza bağlıdır.
O yüzden konu ülke ve toplum için ise genel eğitim, aile için ise gelenek, görenek ve terbiye önemlidir .
Çünkü insanlar bu çerçevede ortak düşünürler ve eyleme geçerler.
Çok basit bir örnekten başlayalım.
Örnek, ülkeye gelip, orada kalmaya çalışan bir yabacı ülke yurttaşını ele alalım.
Yaşadığı yerde öyle ya da böyle bir sorun yaşıyor, yani orada yaşamasına olanak yok, yaşamsal tehlike altında. O da haklı olarak, bir yolunu bulur ve yaşamak için en uygun ülkeye kaçar ve geldiği ülkeye sığınır.
Bu “sığınmacı”, “mülteci” ya da “ilticacı” şekilde olabilir.
Bu gelen ile ilgili durum.
Gelelim o ülkenin, bu olayı nasıl okuduğuna. Yönetim (ülkenin siyasileri/ iktidarı/hükümeti), bu gelenden “ucuz iş gücü” olarak yararlanmak istiyor ise, gerekli yasal ve idari zemini oluşturur ve gelenlerin, kalmalarını, yasal olarak ya da idari göz yumarak sağlar.
Bir de uluslarası işin uluslararası boyutu vardır. O ülkenin kaderi ile ilgilenen ülke ya da kuruluşlar ise, bu olayın bir başka boyutu ile ilgilenir. Örnek bizim gibi ülkelerde uzun vadede üniter yazıyı bozmak için.
Tüm olaylar ve olanlar yönetim ile ilgilidir. Yönetim bilgisiz, yeteneksiz ise bu seçenlerin sorunudur. Hiç kimse şikayet edemez.
Bu uluslararası bir proje ise, bu da öncelikle olayı görüp, okuyacak eğitimli kişi ve kitleleri ilgilendirir. ONLARIN görevi halkı bilgilendirmek ve yönetimleri uyarmaktır.
Karar, ülkenin seçmenine ve yönetimlerine kalmıştır. İşsiz kaldığında, zamanla da Yurtsuz kaldığında ağlamasın yeri olamaz.
Gelelim Teleferik Kazası olayına.
Teknik boyutunu geçiyorum.
Olayda bir Avukat yaşamını, iki çocuk ve bir eş de Babalarını yitirmişlerdir. Üstelik, bayram olsun, tatil olsun diye geldikleri dünyanın en güzel yerinde. Ayrıca 24 saate yakın teleferik kabini içinde aç, susuz ve “çiş”de dahil zorunlu yaşam gereklerinden yoksun kalan 187 kişi ve onları endişe ile bekleyenlerden hiç söz eden yok, olmayacak mı?
Bu kişilerin çoğu şu anda psikolojik destek almaktadır.
Devlet, Kamu, kuruluşlar insanların yaşamlarını kolaylaştırmak, sorunlarına çözüm bulmak için vardır.
Bu insanlar, o yüzden vergi verir, askerlik yaparlar. Sonucunda da güvenli hizmet almak isterler.
Elbette ki yönetimler kendi adamlarını kurumsal aidiyet açısından korumak isterler, elbette ki, olayın tarafı ile ilgili olarak duygusal taraf olup, tavır alabilirler. Bunu sosyal medyada görmekteyiz.
Üzgünüm ki artık olay ve yorumlar “körün fil tarifine” dönmüştür. Herkes gördüğü, kendini ilgilendirdiği açıdan bakıyor olaya. İşte yanlış da burada başlar.
Hani Nasrettin Hoca sorar ya:
Hırsızın hiç mi suçu yok, diye.
Kamunun duygusal olmaya hakkı yoktur. Ne kendi Siyasi tavrı ile karşı tarafta kindar bakmaya, ne de olaya tek taraflı bakarak, olayın öteki taraflarını görmezlikten gelmeye.
Ortada kocaman bir sorun vardır. Bir Kamu kuruluşunun işlettiği tesiste kaza olmuş ve yaşamını kaybeden bir kişi ve olaydan mağdur olan da çok kişi olmuştur.
Bu yüzden, olayın seyrini düzgün okumak gerekir.
Bu olay nasıl düzgün okunur.
Sorun tesisin inşasında ise, o başka bir durum ama burada biz işletmenin yapması gerekenlere bakalım.
1-Bu tesis için, ne tür bir onaylar alındı.
1.A. Öncelikle bu tesisin hangi durumları için SİGORTA yapıldı. Tesis ve yararlanacaklarin güvenlik sigortası yapıldı mı?
2-Her gün onlarca sefer ve kişi taşıyacak tesisin bakım ve onarım teknik şartnamesi var mı, içeriği neleri kapsıyor ve kim nerede, nelerden sorumlu, bu tanım nasıl yapıldı? Ya da yapılmadı mı?
2.A-Metal yorgunluğu denilen bir olay vardır, bunun için ne önlemler alındı, alındı ise, sorunun kaynağı neler?
3-Bakım ve onarım işini yapacak şirket ya da kurum nasıl belirlendi? Neler gözönüne alınarak ihale edilip, iş teslim edildi?
4-En son bakım ve onarım sürecine kim ve hangi şartlarda onay verdi?
5-İşin “kesin kabulü” kimler tarafından ve nasıl yapıldı.
Olayın özü budur, ne İktidarın/Hükümetin Muhalefeti zor duruma düşürmek için ortaya koyacağı tavır ve eylemlerin,
Ne de Muhalefetin belediyesini ve çalışanlarını korumak amaçlı çıkışlarının bir anlamı yoktur.
Ortada bir kaza, ölü, yaralı ve mağdurlar vardır.
Yetkililer görevlerini, görev, yetki ve sorumlulukları çerçevesinde yapmak zorundadır; Devletin ve Kamunun duygusal tavrı olmaz.
Önlem alınmazsa kaza geliyorum demez, bugün bana, yarın sana, der güngürmüşler.
İbrahim UYSAL