Türk siyasetinin çalışkan ve beyefendi ismi: Hasan Polatkan
Hasan Polatkan (1915, Eskişehir – 16 Eylül 1961,İmralı, Bursa), Kırım Tatarı kökenli Türk siyasetçi ve maliyeci. Mayıs ile Aralık 1950 arasında kısa bir dönem Çalışma Bakanlığı görevine getirildi. 1950-60 yılları arasında ise Maliye Bakanlığı görevinde bulundu.
27 Mayıs 1960 darbesinin ardından dönemin Başbakanı Adnan Menderes ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ile idam edilen Maliye Bakanı Hasan Polatkan, çalışkanlığı ve başarılı icraatıyla ön plana çıkan bir isimdi.
Polatkan’ın yargılandığı duruşmaların başsavcısı Altay Ömer Egesel 22 yıl sonra “Polatkan’a yazık oldu” ifadelerini kullanırken, eşi Mutahhare Polatkan ise “Bu kadar kendini işine veren bir insanı asacağına, bırak bu memlekette çalışsın. Ne zihniyet ne şahsi kısmet ne talih…Biz böyle gümbürtüye gittik.” değerlendirmesini yapmıştı.
27 Mayıs 1960 darbesi sonrası darbecilerin idam ettiği ancak vicdanlara gömülen 3 isimden biriydi Demokrat Partinin Maliye Bakanı Hasan Polatkan.
Genç yaşlarda başarıları ve çalışkanlığıyla çevresinin takdirini kazanan Polatkan, 1. Dünya Savaşı yıllarında 1915’te Eskişehir’de dünyaya geldi.
Polatkan, çocukluğunu ise Kurtuluş Savaşı döneminde yaşadı. Eğitimini yokluk ve sıkıntı dönemlerinde zor şartlar altında sürdürürken, bir yandan da babasına iş yerinde yardım etti. Polatkan, evde ve iş yerlerinde elektriğin olmadığı bu dönemde Eskişehir’de sokak lambalarının altında kitap okurdu.
Kırım Türklerinden Giray sülalesine mensup Polatkan’ın dedeleri Türkiye’ye göç ettikten sonra Eskişehir’e yerleşti. Polatkan’ın babası ticaretle uğraşan Abdülbahri Bey annesi ise Hafız Hacı Gülsüm Hanım’dı. Polatkan, ilkokul, ortaokul ve lise eğitimini Eskişehir’de tamamladı.
Hasan Polatkan, eğitim aldığı okulları birincilikle bitirdi. Okul yıllarında ticari, iktisadi konuları içeren yayınlara ilgi duyan Polatkan’ın Türkiye ekonomisi hakkındaki görüşlerinin netleşmesi de bu döneme denk geldi.
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümünü 1936’da bitiren Polatkan, mezuniyetinin hemen ardından Ziraat Bankası Müfettiş Yardımcısı olarak atandı. Ekim 1936’da askere gitti ve terhisi akabinde Ziraat Bankasındaki görevine döndü.
Polatkan Temmuz 1946’da yapılan seçimlerde Eskişehir’den Demokrat Parti adayı olarak milletvekili seçildi. Eskişehir’in Kırım Tatarlarından Seyit Çiftkurt’un kızı Mutahhare Hanım’la 1949 yılında evlendi. Evliliğinden Sema ve Nilgün adında iki kız çocuğu olan Polatkan’ın en büyük özelliklerinden biri de ailesine düşkünlüğüydü.
Polatkan, Mayıs 1950 seçimlerinde yine Eskişehir’den Demokrat Parti milletvekili seçilirken, birinci Adnan Menderes hükümetinde Çalışma Bakanı olarak görev aldı.
İstifa eden Halil Ayan’ın yerine Maliye Bakanlığına getirilen Polatkan, ikinci ve üçüncü Adnan Menderes hükümetlerinde de bu görevi yürüttü.
Polatkan, Aralık 1955’te bu görevden istifa ederken, bir sene sonra Aralık 1956’da tekrar Maliye Bakanlığına getirildi. 27 Ekim 1957’de yapılan genel seçimlerde Eskişehir’den dördüncü defa Demokrat Parti milletvekili seçilen Polatkan, askeri darbeye kadar bu görevini sürdürdü.
“Kabinenin en sağlam vekillerinden biri”
Dönemin muhalif yazarlarından Metin Toker’in yönetimindeki Akis dergisinin 1 Ocak 1955 tarihli sayısında Hasan Polatkan için şu ifadeler kullanılıyordu:
“Hasan Polatkan bir çalışkan vekildir. Çok zaman saat sekizde (aksam ve sabah) onu makamında bulmak kabildir. Demokrat Parti iktidarının bütçesini derleyip toplamak o kadar kolay olmasa gerek… Polatkan bunu muvaffakiyetle yaptığı için kabinenin en sağlam vekillerinden biridir ve sarsılması için hiç ama hiçbir sebep mevcut değildir. Türkiye’ye denk bir bütçe hediye eden ilk kabinenin Maliye Vekili olması kendisine daima şeref verecektir.”
İşçi ve çiftçiler için emek verdi
Polatkan, siyasi hayatı boyunca çiftçiler ve işçiler için birçok yeniliğin yolunu açtı.
Ülkesini ve insanını her yönden iyi tanıyan Polatkan, Tarım Bakanlığının bütçesi için “Nüfusunun yüzde 81’i çiftçi olan bir memlekette Tarım Bakanlığına ayrılan para, Emniyet Umum Müdürlüğüne ayrılan paradan daha az olacak olursa bu, hakikaten üzülmeye değer bir noktadır.” değerlendirmesinde bulunmuştu.
Polatkan işçilerin sağlık ve giyim şartlarının iyileştirilmesi için de yoğun çaba sarf etti.
İdama giden süreç
Hasan Polatkan, Başbakan Menderes’le 26 Mayıs 1960’ta Eskişehir’deki programlara katılırken, askeri darbenin yönetime el koyduğunu sabah saatlerinde eşi Mutahhare Polatkan’dan öğrendi.
Menderes’le birlikte Kütahya’ya geçen Polatkan, burada ihtilal kuvvetleri tarafından tutuklanarak Ankara Harp Okuluna sevk edildi. Polatkan, burada bir süre bekletildikten sonra diğer Demokrat Partililerle birlikte Yassıada’ya gönderildi.
Bu süreçte işkenceye de maruz kalan Polatkan’ın ailesi, ziyaretleri sırasında onun elinin üzerinde sigara yanıkları olduğunu da gördü.
Yassıada’daki kötü muamelelere dayanamayan Polatkan’ın bir askere “Bizi öldürecekseniz hemen öldürün ama lütfen bu hakaretleri durdurun. Artık tahammül edemiyorum.” feryadında bulunduğu ailesi tarafından dile getirildi.
Polatkan, 14 Ekim 1960’ta başlayan duruşmalarda “Ali İpar, Barbara, Ankara ve İstanbul Olayları, Anayasayı İhlal ile Vinileks” dosyalarından yargılandı. Uzun yargılamalar sonrası suçlu bulunan Polatkan, 15 Eylül 1961’de idam edileceğini öğrendi.
Yargılanmasına sebep olan kanunun altında imzası olanlar yargılanmadı
“CHP Mallarının Yasayla Hazine’ye Aktarılması Davası” sanıklarından Polatkan, son savunmasında, “CHP Mallarının Hazine’ye İadesi Kanunu”nun altında imzası olan ancak daha sonra Demokrat Partiden istifa eden vekiller yerine kendisinin neden bu kanundan dolayı yargılandığını sorarak yargılamadaki usulsüzlüğe dikkati çekmişti.
Polatkan, 2 Ağustos 1961 tarihli son savunmasında Yassıada’da neden yargılandıklarının asıl sebebini şöyle açıklamıştı:
“Diktaya gidiş vehmine ve isnadına delil olarak gösterilen CHP Mallarının Hazine’ye İadesi Kanunu’nu teklif eden, Meclis kürsüsünde müdafaasını yapan bazı mebuslar bugün bu davanın müsebbiplerinden olan CHP safında bulunduğu için suçlular arasında görünmüyor. 1950’den 28 Nisan 1960 tarihine kadar 10 yıl mebusluk yapan ve 27 Mayıs’tan bir ay önce istifa edenler de suçlular arasında değil.
O halde itham edilmemizin, suçlu görülmemizin hakiki sebebini diktaya gidişe delil diye gösterilen bazı kanunları kabul etmek değil, 27 Mayıs 1960 günü Demokrat Parti iktidarının kadrosu veya hükümeti içinde bulunmuş olmamız teşkil ediyor.”
Polatkan’ın son sözleri
16 Eylül 1961’de sabaha karşı gerçekleşen infazdan önce yanına gelenler arasında bulunan hemşehrisi bir üsteğmenle konuşan Polatkan’ın son sözleri ise “Karıma ve çocuklarıma söyleyin, suçsuzum. Allah’a ve vicdanıma güveniyorum. Aynı sözleri anneme ve kardeşlerime de söyleyin.” oldu.
Darağacına getirilen Polatkan, sandalyenin üzerine çıkarılıp boyununa ilmek takıldığında ise “İp, gömleğimin üzerinde kalmasın.” diyerek hayata gözlerini yumdu.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 1990 yılında aldığı kararla itibarı iade edilen Polatkan’ın naaşı, 17 Eylül 1990’da İmralı Adası’ndan alınarak Topkapı’daki anıt mezara nakledildi.
Kibarlığı, cana yakınlığı ve çalışkanlığıyla tanınan Polatkan’ın eşi Mutahhare Polatkan idamdan sonra “Bu yaşta bu kadar çalışkan, bu kadar kendini işine veren bir insanı götürüp asacağına, bırak bu memlekette çalışsın. Memleket bu insandan faydalansın. Ne zihniyet; ne şahsi kısmet, ne talih… Biz böyle gümbürtüye gittik.” değerlendirmesini yaptı.
Hakim sonucu söylemiş
Polatkan, Yassıada’da uzun savunmasını yaptıktan sonra idam kararı verilmeden önce hakimden “Kardeşim uzatma, sizi buraya gönderen güç cezalandırılmanızı istiyor bir an önce bitir de yemeğe gideceğiz.” cevabını almıştı.
İdam sonrasında Polatkan ailesi çok zor dönemler geçirdi. Zaten yaşlı olan annesi Hafız Hacı Gülsüm Hanım’a oğlunun idam edildiği söylenmedi. Oğlunun Pakistan’a sürgüne gönderildiği söylenen Gülsüm Hanım, oğlunun idam edildiğini öğrenmeden hayata gözlerini yumdu.
22 yıl sonra gelen acı itiraf
Yassıada duruşmalarının Başsavcısı Altay Ömer Egesel, 27 Mayıs 1960 askeri darbesinden 22 yıl sonra 17 Eylül 1982 tarihinde Tercüman gazetesine verdiği röportajda bir itirafta bulunarak “Hasan Polatkan’a yazık oldu.” dedi.
Egesel verdiği röportajda şu ifadeleri kullandı:
“15 idam kararı verildi. Milli Birlik Komitesi de bunların üçü için ‘evet’ dedi. İdam edilmelerini istemezdim. Bana göre idam edileceklerin başında Celal Bayar gelirdi. Ve idam listesinde Hasan Polatkan en son sırada yer alırdı. Polatkan’a yazık oldu.”