Yıldırım ailesi: “Hayatımıza devam etmek zorundayız”
6 Şubat’ta meydana gelen ve 11 ili vuran 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin üzerinden 4 ay geçti. Depremzedeler bir yandan normal hayatlarına dönmeye çalışırken bir yandan da deprem bölgesindeki yaralar sarılmaya çalışılıyor. Yaralarını sarmaya çalışan binlerce depremzede aileden sadece biri olan Yıldırım Ailesi, yaşadıkları zorlukları depremden 4 ay sonra yuzyuzeakdeniz haber sitesi muhabiri Musa Denizer’e anlattı.
Evlerinden, ailelerinden, topraklarından kopup gelen binlerce depremzede aileden sadece biri Yıldırım Ailesi. Hatay’ın İskenderun ilçesinden deprem yüzünden göç etmek zorunda kalan Çetin Rephi Yıldırım (72), Sabahat Yıldırım (63) ve Naime Mavi (87) ailesi 11 Şubat tarihinden itibaren Antalya’da yaşamlarını devam ettirmeye çalışıyorlar. Aldığı emekli maaşını ev kirasına verdiğini söyleyen Ç. Yıldırım, “Çocuklarımız yardım ediyor, onların yolladıkları ile geçimimizi sağlıyoruz” diye konuştu.
“KENDİ EVİMİZE YABANCILAŞTIK”
Seçimde oy kullanmak için memlekete gittiklerinde sanki yabancı bir şehre gittiklerini söyleyen Ç. Yıldırım, “Kendi şehrimize, evimize yabancılaştığımızı fark ettik” dedi. Yıldırım, “Şubat’ın 11’inde buradaydık. Kayınvalidem depremde düşüp belini incitmişti. İlk önce Manavgat’a geldik, bizi otelde 40 gün misafir ettiler. Oy kullanmak için İskenderun’a gittiğimizde sanki yabancı bir yere gitmiş gibi olduk. Kendi evimize yabancılaştık. Maddi hasardan çok manevi hasar bizi yıprattı. Ruhsal olarak çöktük. Memleketimin yüzde 70’i yüzde 80’i gitti. O şehri tekrar inşa etmek 15-20 seneyi alır. Ben 72 yaşındayım. Bir daha o eski İskenderun’u göremeyeceğim. Belki de şehrin o güzel havasını, suyunu ağaçlarını bir daha göremeyeceğim” sözlerini kullandı.
“MEMLEKETİMİZE DÖNMEK İSTİYORUZ”
Emekli maaşının hepsini kiraya verdiğini söyleyen Yıldırım, “Çocuklarım yardım ediyor, temel ihtiyaçlarımızı onların sayesinde karşılıyoruz” diye konuştu. Memleketlerine bir an önce dönmek istediklerini söyleyen Ç. Yıldırım, “Burada rahatımız yok. 8 bin lira emekli maaşım var onu da buraya ödüyorum. Oğlum ve kızım bana dışardan destek veriyor. İskenderun’daki dairenin onarımı için yüklü bir miktar ödememiz gerekiyor. Onarımı bittikten sonra biz de tabi ki memleketimize dönmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.
“BİR PARÇA EKMEĞE MUHTAÇ KALDIK”
Kamyonlarla gelen yardımların Suriyeli sığınmacılar tarafından yağma yapıldığını söyleyen Rephi Yıldırım, “Bir parça ekmeğe muhtaç kaldık, açıkta kaldık” diyen Yıldırım şöyle konuştu: “Kamyonlarla yardım geliyordu daha bize ulaşmadan Suriyeli sığınmacılar alıp başka bir yerde Türk vatandaşlarına satıyorlardı. Bize bir parça verin diye bağırırken onlar kucak kucak alıp götürüyorlardı. Kendi vatanımızda aç, susuz kaldık yine onlar doydu. Suriyelilere çok tavizler verdiler. Ben 72 yaşındayım, 45 yıl devlete vergi verdim fakat bu kadar yardım alamadım. İş baktım fakat bu yaştan sonra iş veren olmadı açıkçası” sözlerini kullandı.
“ŞEHRİN HER YERİNE KOKU SİNMİŞTİ”
“Memlekete gittiğimizde kokudan durulamıyordu” diyen Sabahat Yıldırım, “Asbest kokusundan durulamıyordu. Gittiğimizde hala bütün cadde ve sokaklara koku işlemişti. Boğazımda alerji oldu 3 gün geçmedi. Kendi rahatsızlığımdan dolayı asla nefes alamadım” dedi.
“Geçimimizi zor sağlarken bir de binanın onarımı için 200 bin liradan fazla masraf yapmamız gerekiyor” diye konuşan S. Yıldırım, “Annem 5 bin 500 lira maaş alıyor onun yarısı da kardeşime gidiyor zaten. Bunun dışında çocuklarımız dışında destek olan yok. Binamız hasarlı çıktı. Kolonlar tamir edilecek ve asansör yapılacak. Biz orada oturmamamıza rağmen 7 bin lira asansör masrafı gönderdik payımıza düşeni. Kolonların yapım masrafı ise 200 bin lira. Biz geçimimizi zor sağlarken bir de bu masrafları ödemek zorunda kalıyoruz. Şu ana kadar devletten 10 bin lira yardım aldık” diye konuştu.
“BAŞKA ÜLKEDEN GELMİŞİZ GİBİ DAVRANIYORLAR”
“Hatay’dan geldik dediğimizde ‘siz nasıl depremzedesiniz?’ diye tepki gösteriyorlar” diyen Yıldırım, “Depremzedeysem üstsüz, yalınayak mı gezmem gerekiyor? Sosyal hayatıma devam etmek zorundayım. Zaten benim kayıplarım oldu, hayatım alt üst oldu. ‘Sizin konuşma tarzınız depremzedelere benzemiyor’ diyorlar. Yalan mı söylüyoruz sanki. Pazarda alışveriş yaparken bile aldığım peynirden beni yargılıyorlar. Neymiş efendim pahalı peynir alamazmışım. Biz bir şekilde hayatımıza devam etmek zorundayız. Depremden önceki hayatımıza tabi ki dönemeyiz ama ona yakın bir hayat yaşamak bizim de hakkımız. Bir şekilde hayatımıza devam etmek zorundayız” diyerek serzenişte bulundu.
“40 GÜN YERİMDEN KIPIRDAYAMADIM”
Depremde düşüp belindeki fıtıkların patladığını söyleyen Naime Mavi “Bacaklarımda kireçlenme var. 40 gün yerimden kıpırdayamadım. Korseyle olduğum yerde sabit kaldım. 87 yaşında olduğum için en ufak kemik kırığı ya da çatlağı benim için çok büyük problem oluyor. Otelde kaldığımız müddetçe damadım tekerlekli sandalyeyle yemeğe indirip çıkardı. İğnelerle duruyorum, ağrılarım çok ağır” diyerek yaşadığı zorlukları anlattı.
“GÜLDANE HANIM’IN EMEĞİ ÇOK BÜYÜK”
Uluslararası Tüm Engelliler Yaşlılar Kimsesizler Federasyonu (UTEF) Başkanı Güldane Kaya Kaçar’ın depremden sonra kendilerine ulaşarak büyük yardımları olduğunu söyleyen anne Mavi, “O sırada depremzedelerimiz çok fazla olduğu için bir hengame oldu ve belediyeler yardım için zorlandı. Kendisi hayırsever birisi ve bize de o karmaşada el uzattı, bunun sonucunda da sayesinde bu yatağa kavuştum” diye konuştu.
“BİZ ATATÜRKÇÜ BİR AİLEYİZ”
Yaşadıkları zorluklara rağmen onurlu ve gururlu bir şekilde hayatlarına devam etmeye çalıştıklarını söyleyen Mavi, “Biz Atatürkçü bir aileyiz. Gururlu insanlarız. Deprem sırasında ve sonrasında bu olayları suistimal eden birçok fırsatçı oldu. Biz her zaman şerefimizle hayatta kalmaya çalıştık ve mücadele ettik. Çok zor zamanlar geçirdik ama insanların iyi niyetini asla kullanmadık. Çocuklarım İskenderun’da, onları çok özlüyorum. En kısa sürede dönmek istiyorum” ifadelerini kullandı.
Haber: Musa DENİZER