YÜREĞİMDEN DÖKÜLENLER 2. BÖLÜM
Değerli okurlarım dünkü yazımın devamı olarak bende kalanları sizlerle bu yazımda paylaşmaya devam edeceğim; Ve günler birbirini kovalarken;güzel yerler görmek istiyorum.Masum bir çocuk heyecanıyla hiç tanımadığımız yerleri keşfetmek, hiç tanımadığımız insanları tanımak,lezzetlerini keşfetmek için çok heyecanlıyım.
Yunanistan seyahatine sakız adasından başladık, Kısa günleri uzun yapmak adına araba kiralayıp adanın her köşesine gittik. Özellikle Pirge ve Metsa denilen bölgede tarihi dokunun korunması beni etkiledi izleyen günlerde gördüğüm her yerde de bu duygum değişmedi yıllar nasıl bırakmışsa her yer her şey öylece duruyordu. Ve deniz adanın içi ne kadar kirli ise deniz o denli temizdi tek bir çöp göremedim diyebilirim. Gelişmemiş kısmen tenha adanın insanlarını tembel buldum, Güvenle tüketilmeyen gıdalara rağmen tek faaliyet turizmin getirilerini maksimum kullanmak adına düzenlenmişti.
Ardından 8 saatlik feribot yolculuğuyla Atina’ya geçtik. Gece köpüklerin eşliğinde gökyüzündeki ay beni ben ay’ı izledim. Bir yandan dünyanın doğanın güzelliği Yaradanın bizlere bahşettiklerini düşündüm; sevmekten dostluktan iyilikten ve paylaşmaktan ötesi yalandı varolanlara şükür edip Atianaya ayak bastık.
Her yerde olduğu gibi bir yanda yoksulluk bir yanda aşırı lüks vardı. Bir yanda sınırsız eğlence bir yanda maalesef yasaklı maddenin esiri olmuş insanlara tanık olduk. Çalışmalarım süresince çok sayıda değişik hayat hikayelerine dokunmuş tanık olmuş biri olarak insanın değerini yardımlaşmanın ve paylaşmanın öneminini bir kez daha sorguladım.
Adil olmamak için sebep neydi bilmiyorum ancak duygularım müthiş yunan uygarlığının izlerini görmek için çizdiğim rotama geçiş yaptı. Elbette öncelikle o meşhur akrapolis (Acropolis ve Museum ) parlemento binası idi. Köklü tarihi olan ülkenin her bir anıtından bahsetmem mümkün değil tabi ama
rotamda rastladığım manastırlar kiliseler muhteşemdi, iyi korunmuş ve turizme çok iyi pazarlanmış anıtlarda insan seli vardı diyebilirim. Her adımda ülkemin değerlerini dünyaca ünlü tarihini düşünmeden edemedim. Atalarımız yaşanmışlıklar müthiş kültürel ve tarihi zenginliklerimiz geçti gözümün önünden.
Bir dinlenme molasında greek müziği eşliğinde yemek yeme anımda tıpkı Beyoğlu’nda rastlamaya alıştığımız masaları dolaşarak darbuka çalan Türk çocuklara çiçek satan kadınlara şaşırdım mı bilmiyorum doğrusu.Ki birçok ülkeden çok fazla mülteciye rastlayıp durdum.Ayak üstü sohbet ettiğimiz bir yunanlının ülkem için demokrasi özgürlük adına yaptığı eleştirilere çok üzüldüm.
Diğer seyahatlerimden biliyorum buraya kadar gördüklerim tüm metropol kentlerde rastlanan güzellikler ve çarpıklıklardı.
Bugünde böyle yarın adanın eşsiz şirinliğini paylaşacağım sizlerle yarın görüşmek dileğiyle;
Hepinize sonsuz sevgiyle
Güldane KAYA KAÇAR